6

1K 66 233
                                    

Şirkete geldiklerinde Sirius babasının istediği gibi davranmıştı. James de onlarla olmasına rağmen fazla ciddiydi. Fakat Sirius takım arkadaşının James olduğunu öğrendiğinde dudağında saklamaya çalıştığı bir gülümseme oluşmuştu. Şayet babası o gülüşü görseydi ikisini birbirinden ayırmak kalmaz aynı katta dahi tutmazdı.

"Sirius yapman gerekenleri James sana anlatır. Burası senin masan James de karşında. Yapamadığın şeyleri James'e sor o da olmazsa bize gel." Sirius çoğu şeyi yapabileceğini elbette ki biliyordu. Yine de babasını onayladı.

"Anladım baba." Babası onayı aldıktan sonra çıkmıştı ve sonunda James ile yalnız kalabilmişlerdi. Sirius James'e dönüp sırıttı.

"Şu bakışı yapma Sirius canım muziplik çekiyor." Sirius arkadaşına kahkaha attı.

"Bu kötü bir şey mi?"

"Hayır kötü olan şey şirkette olmamız -bir şey yapacak olurlarsa babaları onları tavanda sallandırırdı.- yoksa beni bilirsin." Sirius güldü.

"Tabiki biliyorum." Sirius söyledi. Aklına yaptıkları şeyler gelince kendini gülümsemekten alıkoyamadı. James'i gerçekten çok özlemişti. "Herkesi çok özlemişim Jamie."

"Biz de seni özledik Siri. Sensiz burası çok sıkıcıydı. Ama yine de herkesi özlediğine emin misin?" James ara verdiğinde Sirius'un kalbi kulaklarında atıyordu. Olayın Remus'a bağlanmasından korkuyordu kuşkusuz. Fakat James korktuğu şeyi sormadı. Zaten James onu asla kırmazdı. "Regulus'u bile mi?" Sirius bunun üzerine rahat bir nefes aldı.

"Bunu onun bilmesine gerek yok ama o aptalı neredeyse herkesten çok özledim. Halbuki giderken en çok ondan kurtulduğum için mutluydum." James güldü. Uzun bir süre konuşmadılar. James önündeki kağıtları kurcalıyordu ve Sirius da kalemi eline almış bir şeyler imzalıyordu.

"Peki Jane? Nasıl tanıştınız?" Sirius'un yüzünde hafif bir tebessüm -bu tebessüm aşktan ziyade kıymet vermeye bağlıydı fakat Sirius bunun farkında değildi.- vardı. James ise tamamen meraklı bir ifade takınmıştı.

"Bir gün çalıştığı kafeye gittim. Üzerime su döktü. Sonra özür diledi falan aşırı mahcup olmuştu ve yanakları kızarmıştı. Çok tatlı geldi gözüme. Benimle oturmasını teklif ettim çok üzgün diye. Oturamayacağını söyledi ama izin gününde buluşmak için sözleştik. Sonra buluştuk benden etkilenmiş o zamanlar. Birkaç kez daha buluştuk ama ben hazır değilim -Remus hala aklının bir köşesinde içini kemiriyordu.- dedim ona. Biliyorsun zaten nedenini o da anlayış gösterdi. Arkadaş olarak takıldık bir süre sonra bir bakmışım sevgiliyiz. Benimle buraya gelmeyi bile kabul etti." Sirius, Remus'u unutabileceğine asla imkan vermiyordu. Onu gerçekten sevmişti
-karşılık alamamış olsa da- ve Lily sağolsun, Remus her an yanında olduğu için ondan kopma düşüncesi bile içini yakıyordu. Fakat artık bitmişti. İçinde ne Remus vardı ne de ona dair bir düşünce. Yine de bunun için büyük bir bedel ödemiş ve dört yıl kıymet verdiği herkesten uzaklaşmıştı.

"Yani sen de evleniyorsun?" James alayla sordu.

"Yok şimdilik bu kadar yeter." Sirius söylediğinde James güldü. Onun ne kadar acı çektiğini çok iyi biliyor ve onun beynini, mümkün olduğunca eninde sonunda açılacak konudan uzak tutmaya çalışıyordu. "Ee sizin ne var ne yok?"

"Ne olsun, sana yıllar önce ben çiçeğimle evleneceğim dediğimde benimle dalga geçtin. Ben de evlendim." Sirius kahkaha attı.

"Jamie mutant olma ihtimalin yüzde kaç?" James güldü.

"Ben mutant değil büyücüyüm Sirius. Biliyorsun Lily öbür türlü benimle olmazdı."

"Bilmesem inanırım hatta belki benden habersiz yapıyorsundur." O sırada Sirius'un telefonu çaldı. Jane arıyordu. Sirius yüzündeki gülümsemeyi silmeden telefonu açtı.

"Efendim?"

"..."

"Seni önce James ve Lily ile tanıştırmak istiyorum sonra bizimkilerle tanışırsın."

"..."

"Neden bugün olmasın?"

"..."

"Tamam canım. Görüşürüz." Sirius telefonu kapatıp masaya koydu.

"Ne oldu?" James sordu.

"Jane bugün yorgunmuş o yüzden yarın buluşmak istiyor. Gerçi o benden bir hafta önce gelmişti buraya-"

"Neden senden önce geldi?"

"Ben de bir hafta önce gelecektim bilet de aldım ama işim çıktı o yüzden havalimanından dönmek zorunda kaldım. Jane de geldi."

"Kötü olmuş birlikte gelememeniz." Bir süre sessizlik oldu.
"Ben Lils'i özledim." Sirius göz devirdi.

"Telefon diye bir şey icat edileli yüzyıllar olmak üzere Jamie." James ona dil çıkardı ardından Lily'i aradı. Lily, Remus ile buluşacağını söylediğinde James Sirius anlamasın diye şekilden şekile girmişti.

"Ne diyor?" Fakat Sirius, James'i gayet iyi tanıyordu. O yüzden sormak istemiyor olmasına rağmen -altından ne çıkacağını neredeyse sezmişti.- sordu.

"Hiç, hiçbir şey. Lils arkadaşıyla buluşacakmış akşama. O yüzden eve geç gelebilirim diyor." James'in kalbi hop hop ediyordu. Kim diye soracak olursa asla yalan söyleyemezdi fakat neyse ki Sirius bunu sormadı.

"O zaman biz de akşam yemeğini dışarıda yiyelim."

"Olur gideriz bir yerlere. Zaten özlemişsindir." Sirius sırıttı.

"Acaba arada gittiğimiz o aptal kulübe şimdi gitsek okuldakilerden kaçını orada görürüz?" James omuz silkti.

"Emin ol hepsi hala orada takılıyordur. Kadroda bile pek bir değişim yoktur." Sirius güldü.

"Arada gidip vizyonsuz diye dalga mı geçiyorsun yoksa Jamie?" James tek kaşını kaldırdı.

"Benim gibi saygın biri böyle der mi? Çok ayıp Siri. Beni hiç mi tanıyamadın?" James arkadaşının ifadesine baktı. Suratında alaydan başka bir şey yoktu.

"Zaten seni tanıdığım için bunu sordum Jamie. Ama özür dilerim sormamam gerekirdi kesin yapmışsındır çünkü." James kahkahalarla güldü.

"Beni çok iyi tanımışsın." Sirius göz devirdi.

"Bana bilmediğim bir şeyler söyle Jamie." James güldü. Uzun zamandır böyle çok gülmemişti ve dostunun yokluğuna şimdiye dek nasıl dayandığına da şaşırdı. O sırada Orion arayıp işlerini yapmalarını söyleyince ikisi de işe döndü.

Merhabaa

Umarım beğenirsiniz

Sizi çok seviyorum patatesli böreklerim 💟💟

Aurum (Wolfstar) AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin