"Merak etmeyin bebeğiniz daha çok küçük. Çene kasları geliştikçe daha güçlü emebilecek. Ama şimdi göğüs pedi kullanmanızı tavsiye edebilirim. Eve geçme imkânınız varsa sütünüzü sağıp dondurabilirsiniz de. Eczanede buna uygun saklama paketleri bulabilirsiniz."
Bahar, hemşireye teşekkür ederek sızlayan göğsünü tuttu. İşte yine süt akmış, kıyafetinin dışına çıkmıştı. İşe yaramayacağını bilse de elindeki mendil ile ıslanmış yeri silmeye çalıştı. Hastanede koridor boyunca yürümüştü, devasa pencerenin önüne gelip dışarıya baktı. Ekim ayının son sıcak demleriydi. Artık ufak ufak rüzgarlar çıkıp, zaman zaman yağmur ile yıkıyordu yer yüzünü. Her geçen gün soğuyan toprak da en çok geceleri hissettiriyordu serinliğini. Yalnızlığın en derinden hissedilen anları daha da soğuk oluyordu Ekim gecesinde.
Kulağının ardında işittiği sözler bir an Bahar'ın dikkatini oraya vermesine neden oldu.
"Anne sütüne ihtiyacı var, hala yeteri kadar kilo alabilmiş değil."
Engin sıkıntıyla sıvazladı yüzünü. "Halletmeye çalışacağım." dedi hemşireye nasıl halledeceğini bile bilmeyerek. Kızı için ne yapması gerekiyorsa onu yapacağından emindi sadece. Camekanın ardından küçücük bedene baktı. İki elini bir araya getirse, bebeği de o kadardı işte. Minicik. "Nehir'im." diye fısıldadı. İki aydır kuvözdeydi. Beklenmedik bir kaza hem eşinin ölümüne hem de bebeklerinin erkende hayatın içine dahil edilmesine neden olmuştu. Yaşamak için desteğe ihtiyacı vardı ama en çok da anne sütüne. Ne kadar mama kullanırsa kullansınlar Nehir bebek istenilen kiloya ulaşamıyor, doktorlar da bunu anne sütünün yoksunluğuna bağlıyordu. Kızının annesine ihtiyacı vardı biliyordu ama Engin'in de hayata devam edebilmesi için yavrusuna ihtiyacı vardı. Nehir bebeğin hemen yanındaki yatakta yatan diğer bebeğe baktı. Onu buraya getireli iki gün olmuştu ama bebeğin ne annesini ne babasını görmemişti. Acaba onun da mı annesi ölmüştü? Belki ne anne ne de babası vardı. Güzel yanaklı kıza baktı. Hemşireler ikisini de pembe kıyafetlerle bezemişlerdi. Gülümsemeden edemedi. Nehir'in büyüyeceği anları ve pembe ayakkabılar için ağlayacağı günleri düşündü. Kendi gözlerinden de iki damla yaş düşüverdi yanağına.
Ardında hissettiği ayak sesleriyle hızla sildi yanaklarını. Bebeği için anne sütü bulmalıydı, ne yapacağına, nereye başvuracağını öğrenmeliydi. Hızla kendini toparlayarak arkasını döndüğünde mahzun yüzlü genç bir kadın gördü. Yürüyüşü ağır, kıyafetleri hastane sonrası bakım giysileriydi. Doğum yapan biri olmalı diye düşündü. Yan yana geçişirken istemsizce geriye dönüp baktı.
Genç kadın, Nehir bebeğin yanında elini uzatıp ağlamaya başladı. Herkes kendi acısını kendi içinde büyüttüğü oranda yaşıyordu. Engin yavaşça mırıldandı geriye dönerken.
"En azından annesiz değil. Şanslı bebek."
Derin bir iç çekişle hızlandırdı adımlarını, arkasından duyduğu sesle geri döndü.
"Affedersiniz."
"Buyrun?"
Engin şaşırmıştı. Az önce gördüğü genç kadındı ona seslenen.
"İstemeyerek kulak misafiri oldum diyebilirim. Bebeğinizin anne sütüne ihtiyacı var, değil mi?"
Engin bir parça şaşırarak bir parça da meraklanarak "Evet." dedi. Bahar yorgun görünen haline tezat ışıl ışıl gülümsedi. "Adım Bahar. İsterseniz bebeğiniz için süt annelik yapabilirim. Benim kızım da kuvözde." dedi parmağıyla bebek yoğun bakım odasını işaret ederek.
Engin mutlulukla ağlamak arasında kaldı. "Çok sevinirim, çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. Çok minnettarım dedi. O kadar mutlu olmuştu ki defalarca ettiği teşekkür yetmezmiş gibi geliyor, tekrar tekrar söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yuva (Tek Bölüm)
General FictionYuvasız kuş olmazdı... İkisinin de ihtiyaç duyduğu yuva bir başkasındaydı... İki evden bir ev, bir yuva olur muydu peki? *** Not: Bu hikayede Dip- hikayesinde geçen Levent ile Selcan da sizlere el sallıyor :)