Bay Snow kızını dinlenmesi için odasına gönderdi. Yanından ayrılması için kızına 'kendim saraydan çıkabilirim, çocuk değilim!' Diyerek espri bile yaptı.
Bay Snow koridorlardan kraliçenin odasına doğru ilerledi. Bunu yapmak istemezdi ama adaletli olmadıkları için
mecbur hissetmişti. Kapıya geldiğinde elleri titriyordu. Korktu ama pek belli etmedi. Soğuk soğuk terliyordu. Yutkundu. Hizmetçilere kraliçeyle görüşmek istediğini söylemelerini istedi. Girmeyi beklemek bile işkence gibiydi.Kraliçe izin verince Bay Snow içeri emin adımlarla girdi. Artık bunun dönüşü yoktu. Biraz sonra karısının, kızının ve damadının intikamı alınmış olacaktı. Ardından kendi de onların yanında olacaktı. Kavuşacaklardı...
İçeri giren Bay Snow kraliçeyi masasında buldu. Muhtemelen mektup yazmıştı. Masasında kullanılmış fırça ve mürekkep vardı. Kraliçe onu görünce ona doğru döndü. Ve şaşkınlıkla baktı. Daha sonra yapmacık bir şekilde gülümsedi. Bay Snow ise kraliçenin masasına yaklaştı ve önünde eğildi. 'Demek kraliçeyi öldürmek bu kadar kolay!' Dedi içinden. Kızı prensle evli olduğu için ondan şüphelenilmiyordu. Bu da bıçağı rahatça odaya getirmesini sağlamıştı.
Tam kalkarken de cebinden bıçağını hızlıca çıkardı. Kraliçeye tam saplayacakken kraliçe eliyle engellemeye çalıştı. Ama Bay Snow daha güçlü olduğu için kraliçenin ellerini tek eliyle tuttu ve bıçağı kraliçenin kalbine sapladı. Kraliçe tekrar bağırmaya başladı ve sesi duyup odaya giren hizmetçiler de çığlık attı. Bay Snow kraliçenin son bir kez yüzüne bakarak konuştu.
"Gerçek adalet bu işte! Eğer gereken cezayı verseydiler sizi asla öldürmeyecektim kraliçe!" Dedi ve aynı bıçağı kraliçenin kalbinden çıkararak boğazını kesti. Bir süre sonra askerler odaya girdi. Ama çok gecikmişlerdi.
Olay duyulunca Kral saraya giriş çıkışları azalttı ve saraydaki asker sayısını arttırdı. Theo halkın durumu öğrenmemesi için sıkı önlemler aldı. Çünkü bu olay itibarını azaltacaktı.
Olayı duyan Elisa koşarak kraliçenin odasına gitti. Ama içeri alınmadı. Gözyaşları içinde kapının önünde saatlerce bekledi. Gözleri kıpkırmızıydı ve göz altı torbaları şişmişti. Yorgunluğu yüzünden yere oturmuştu. Prens Theo ise Saraydaki askerleri yönettiğinden Elisanın ne yaptığını bilmiyordu.
Elisa babasını göremeyeceğine ikna olmuştu. Babasıyla ne kadar güzel bir gün geçirmişti oysaki. Şimdi sadece kendisi vardı. Bu onu derinden yaralamıştı. Bebeği için üzülmemeye çalışıyordu. Dikkatini dağıtması gerekiyordu. Peki neyle? Jack! Yeğeni Jacki yanına almalıydı! Ama nasıl? Kendisi alamazdı. Prens Theo ona zarar verebilirdi. Peki ne yapacaktı? Prens Louis'den yardım isteyebilirdi. Belki ablasının çocuğu diye sahip çıkardı. Denemeye değer diye düşündü.
Hemen ayağa kalktı. Tam adım atacakken ayağı sızladı. Kaç saattir oturuyordu? 3-4? Belki... Yürümekte zorlanıyordu. Ama bir önemi yoktu. Hızlıca Louisin yanına gitmeliydi. Jack yalnızdı. Ve bir çocuktu. Ona yardım etmeliydi.
Elisa ayakları sızlaya sızlaya yürüdü. Birkaç adımda bir durup dinleniyordu. Böyle yürümek çok zordu. Ama başarmıştı. Prens Louisin odasına az kalmıştı. Bir adım daha attı ve arkasından bir ses geldi. Tedirgin oldu ve hemen arkasına döndü. Ama yaptığı çok büyük bir hataydı. Kim olduğunu bile göremeden iki el boğazına yapışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncakçı
TerrorElisa Snow 16. Yüzyılda yaşayan 16-17 yaşlarında bir asilzadedir. Babasıyla ve ablasından kalan tek şey olan yeğeni ile yaşamaktadır. Yaşıtları gibi bir balodan diğerine gitmek yerine kitap okumayı ya da yeğeniyle vakit geçirmeyi tercih eder. Bir a...