Temmuz ayının başlarında, oldukça sıcak bir akşam, delikanlı daracık ''S....'' sokağı'nda kiraladığı küçücük odasından çıktı, düşünceli adımlarla K.... köprüsü'ne doğru yürümeye başladı.
Evden çıkarken merdivende ev sahibi kadınla karşılaşmadığına sevindi. Delikanlının küçük odası beş katlı büyük bir binanın çatı katındaydı, odadan çok bir dolabı andırıyordu. Odayı, yemekli ve hizmetçisiyle birlikte kiralamıştı. Odanın bir alt katındaki dairede de ev sahibi kadın oturuyordu. Delikanlı dışarı çıkarken, çoğunlukla kadının ardına kadar açılmış mutfak kapısının önünden geçmek zorundaydı. Kapının önünden her geçişinde tuhaf ibr korkuya kapıldığı için utanç duyar, alçaldığını hissederdi. Çünkü ev sahibine oldukça borcu vardı.
Gerçekte, delikanlı cesaretsiz ve çekingen biri değildi. Hatta tam tersine, bir süredem beri adeta hastalıklı bir tedirginlik, öfke ve sinirlilik içindeydi. Kendi içine öylesine kapanmış, herkesten kopmuş, dünyadan öylesine elini eteğini çekmiş insanlarla konuşmaya korkuyordu.
Delikanlı derin düşüncelere dalmış, daha doğrusu bir çeşit uyuşuklukla adeta kendinden geçmişti. Çevresinde olup bitenleri fark etmeden, hiçbir şeyi fark etmek istemeden yoluna devam etti.Ama Bazen kendi kendine mırıldanıyordu.. Bazen düşüncelerinin karmaşıklaştığını, son derece güçsüzleştiğinin bilincindeydi. Hemen hemen iki günden beri ağzına hiç bir şey koymamıştı.
Yaşlı kadın hiçbir şey söylemden karşısında duruyor, sorgulu gözlerle delikanlıya bakıyordu. Küçücük, kupkuru, altmış yaşlarında minik sivri burunlu , kötülük dolu gözleri vardı. Hafifçe kırlaşmış kirli sarı saçlarına bolca yağ sürmüştü. Delikanlı yaşlı kadına pek tuhaf bir biçimde bakmış olmalıydı ki, kadının gözlerinde az önceki günvensizlik ifadesi yeniden belirdi.
Delikanlı daha nazik davranması gerektiğini anladı. Selam verir gini hafifçe eğildi:
''Ben Raskolnikov'um, üniversite öğrencisi, diye mırıldandı. Bir ay önce de gelmiştim.''
Kadın tedirgince baktığı delikanlıya tane tane: ''Evet, daha önce de geldiğinizi anımsıyorum.'' dedi. Raskolnikov heyecanlanıp şaşkın şaşkın: ''Aynı iş için geldim.'' Sonra canı sıkıldı. ''Belki de bu kadın her zaman böyledir, geçen sefer bunu fark etmemiştim.'' diye düşündü. Yaşlı kadın kararsızlık içindeymiş gibi bir süre sustu. Biraz yana çekilerek, odanın kapısını gösterdi. ''Buyrun, bayım,'' dedi. Delikanlının girdiği odanın duvarları sarı kağtla kaplanmıştı; pencerelerde ıtır çiçekleri ve tül perdeler vardı. O sırada batmakta olan güneş odayı ışınklandırıyordu. Raskolnikov: '' Demek o gün de güneş odayı böyle aydınlatacak,'' diye geçirdi içinden. Yaşlı geldi. Raskolnikov'un yüzüne bakabilmek için tam karşısına dikildi ve sert bir sesle sordu: ''Ne istiyorsun?'' ''Rehine koymak için şunu getirdim,'' dedi delikanlı. Cebinden eski, yassı gümüş bir saat çıkardı. Saatin arka kapağında bir küre resmi vardı. Kösteği Çelikdendi......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suç ve Ceza
HumorKitabın başkahramanı olan Raskolnikov Rusya’nın St. Petersburg şehrinde hukuk fakültesinde okuyan başarılı bir öğrencidir. Fakir olduğu için hayatını ve öğretimini devam ettirmekte oldukça zorlanır ve hukuk fakültesini bırakmak zorunda kalır. Yaşadı...