Bir kaç dakika sonra ambulans ve polisler eve gelmişlerdi. Acil tıp teknisyenleri (ATT'ciler) babamın cenazesini yerden sedyenin üzerine koyarlarken daha fazla dayanamadım oturma odasından çıktım. Fakat bir işe yaramamıştı. Yine de hissedebiliyordum. İçimdeki acıyı, öfkeyi, nefreti.. Ama her ne olursa olsun o benim babamdı. Daha küçücük çocukken bana ilk futbolu öğreten antrenör, iyiyi kötüyü gösteren ebeveyn idi. Ben bu adama kan bağı ile bağlıydım. İstesemde kopamazdım. Ölse bile, öldü de ama yine de acısını hissediyorum.
Girdiğim odadan çıkarak tekrar oturma odasına girdiğimde halan daha götürmemişlerdi babamı. Bu iyiydi işte. Annem babamın elinden tutmuş bırakmıyor, kekeleyerek bir şeyler söylüyor idi. Annemin babama olan aşkı büyüktü. Daha lisede iken tanışmışlar. O zamandan bu yana birbirlerini tanıyorlarmış. Lisede iken bir süre arkadaşlıkları ileri düzeye gelmiş. Annem babamdan hoşlanmış, babam da annemden biraz zaman olsa da hoşlanmaya başlamış. Hoşlanma dediğim ciddi bir sevgi imiş. Ancak birliktelikleri çok kötü badireler atlatmış. Bunun sonucunda birkaç ayrılık aşamaları geçirmişler. Ama yılmamışlar. Şunu demişler ; Ne olursa olsun bırakma bizi, bırakmayalım bizi" işte bu raddeden sonra ayrılıkları fazla uzun sürmemeye, hatta hiç ayrılmamaya başlamışlar. Ki zaten ondan sonra da lise bitince birbirlerinin artık evlenmesi gerektiğini birbirlerine fark ettirerek ailelere danışarak evlenmişler. Yani kısacası annem ve babam bir aşk evliliği yapmış. Diyeceğim şu ki normal bu kadar birbirlerine bağlı olmaları.
Babamı bir kaç dakika sonra almaya geldiler.Yavaş yavaş soğutucunun içine koyarak ellerinde götürdüler. Nereye götürdüklerine dair hiçbir fikrim yoktu.Biz de annem ile peşlerinden gidelim dedik ama nafile.Biz evden çıkana dek cenaze aracına bindirmişler gitmişler idi.bunun farkına vardığımızda ise bir taksi çağırıp mezarlığa gittik.Ölüleri yıkadıkları yerde bekliyorlardı görevliler. İçerde babam ile yıkayacak kişi varmış. Bizim geldiğimizi duyduklarından beni içeriden çağırdılar;
-Burak,oğlum,gel de babana karşı son görevini yap.Bir işin ucundan tutta yıkayalım babanı..Herşeyi tamamlamış.Babamı kefenle sarmış tabutun içine koymuştuk. Tam olarak oradan çıkarken annemin çığlıkları ve ardından bayılması..
Şu an ney yaşıyorum ben ya.Şu an burada yaşanan durumu bana açıklayabilecek birisi var mı? Allah'ım n'olur yardım et. Sen sabır ver Yarabbim.Babamın cenazesini artık eve götürme zamanı gelmiş.Yavaştan arabalara yerleşiyorduk ki tam çıkacağımız sırada bir araba geldi. Gelenler amcam ve halam idi.İçinde bulunmuş oldukları arabadan bir haykırış ile inip koşa koşa babamın yanına geliyorlardı.Babama sarıldılar uzun bir sure sarılı kaldıktan sonra artık cenaze aracınınn şöförü "hadi" deyince bırakmak zorunda kaldılar.
Evet,ne acı ki bütün bu olanlar gerçekti. Ciddi ciddi babamın cenazesini yıkatmış,bir tabutun içine koymuş ve eve götürüyorduk.Ertesi gün ise defnedecektik.
Eve varmıştık. Ama ne tesadüf ki evde bir başkaları da vardı: Borçlu olduğumuz mafyalar.
Evin kapısından içeri girer girmez hemen ağızlarını açıp;
-Hişş, bana baksana bi!
Ne var lan, diyesim geldi ama işte...
-Ne var?
-Bizim borcumuzu ne zaman ödeyeceksiniz be?
-Kaçmıyoruz herhalde.Biraz insaf be. Görmüyor musun burada acımız var.İnsan olan bu acı günde bari rahatsız etmez demi? Ama siz insan mısınız be.pis yaratıklar! Şimdi buradan defolun gidin!
Bu salaklar tıpış tıpış giderken tabutu getiriyorlardı.Bir yandan ise bu salaklardan biri şunları söylüyor idi;
-Elbet geleceğiz bir gün.Alacağım paramı sizden. Korkun bizden.
Hadi lan oradan kimsin sen.Aklın sıra bana masal okuyor burada .Şeytan diyor al belindeki silahı sık kafasına bir kurşun. Ama işte şeytanın sözünü dinlemeyiz biz.Yavaş yavaş patilerken onlar annemler içeri girmiş tabutu oturma odasının ortasına koymuşlar idi. Herkes bir köşeye oturmuş,saçlarında şallar,ellerinde tesbihler, Kur'an-ı Kerim'ler var idi. Ben bu ortamı gördükçe aklıma hep babaannem gelirdi.Bir duygulanırdım.Sonrasında ise ağlardım.O ortama girmek istemezdim.
Babaannem demişken,babannem bundan yaklaşık 6 sene once vefat etmişti.O zamanlar biraz çocuktum tabii. Ama daha dün gibi hatırlıyorum.Babaannemi anlatmıştım.çok tatlı bir kadındı. İşte o yıl son zamanlarda kötüleşmişti biraz. Sadece bir hafif hastalıktan dolayı gitmişti halbuki ama iki hafta normal odada yattıktan soınra kalbi durmuş,yoğun bakıma almışlardı.Bütün sülale yoğun bakımın önünde seferber olmuştu. Tabii benim okulum olduğundan dolayı ben fazla gidemiyordum: sadecce haftasonları oraya gidebiliyordum.tam olarak bir buçuk ay yoğunn bakımda yattı. Ne bir gelişme ne birşey oldu. Öylece bekliyorduk.İşte son hafta yani bu kalp krizinin olduğu haftsonu babaannemi görmeye giddecektim. Annem falan hazırlanmış gidiyorlardı. Ben de gideyim dedim. Ama beni almazlardı içeri yanına. Ama ben her ne olıursa olsun gitmek istedim. Ve sonunda hastane idim.Hastanenin yoğun bakım ünitesine doğru yürürken bir baktık ki saat 11.00 suları idi. İçeri girme saatine yaklaşık olarak yarım saat falan vardı.Bir beş dakika sonra annemler falan girmeyi denedi. Girdiler. Onlar içeride durmalarının beşinci dakikasında doktorlar içeriye doğru koşuyorlardı. Annemler ise ağlayarak dışarı çıkıyorlardı. Ben de hissetmiştim zaten.Onları görür görmez ağlamaya başlamıştım. Anneme soracaktım ama sormadım. Benim yerime halam falan sordu. Cevabı şu oldu;
-Kalbi durmuş, doktorlar müdahale ediyorlar yaklaşık olartak 20 dakikadır. Ama bir yanıt vermiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetin Sezilişi
Teen FictionBen Burak, Küçüklüğümden beri hep kendimi küçük görürdüm, kendimi hep bir beceriksizin teki görürdüm. İlerleyen zamanlarda yedinci ve sekizinci sınıflarda bir sevgilim olmuştu. Oldu demeyelim de biz ona, platonik aşk yaşadım diyebilirim. Çünkü...