Yapmıştı. İnanması zor fakat John beşinci görevi de tamamlamıştı. Akşamüzeri Taeil'i arayıp uzun zamandır birlikte takılmadıklarını söylemiş ve birlikte içmeyi teklif etmişti. Taeil'in evinin yakınlarındaki kullanılmayan bir parka oturmuş ve John'ın aldığı -birinin içine Simon'ın bahsettiği ilaçtan koyduğu- içkileri içip, sanki ikisi de birbirini sırtından bıçaklamamış gibi sohbet etmişlerdi. Acaba Taeil, John'a yaptığı şeyden onun haberdar olduğunu ve bu buluşmanın intikamdan başka bir şey olmadığını bilseydi gider miydi yine de?
O akşam John, Taeil'in neden babasının sırrını Jungwoo'ya anlatmak gibi bir şey yaptığını anlamıştı. Taeil, Ten'den hoşlanıyordu. John hala Taeyong'la sevgili olduğu zamanlarda bile, Jaehyun'un söylediğine göre, Ten'e olan ilgisini gizleyemediği için Taeil samimiyetlerine şahit olmuş olabilirdi. Ama elinde değildi, o kadar değildi ki eğer Jaehyun ve Taeyong, Dongyoung'la anlaşma yapmadan, sadece birbirlerini sevmekle kalsalardı John onları affedebilirdi çünkü nasıl hissettiklerini anlayabiliyordu.
Taeil'in güvenli bir şekilde evine girdiğinden emin oldu kendi evinin yolunu tutmadan önce. İlaçtan fazla koymamıştı yani hafıza kaybına değil sadece baygınlığa sebep olması gerekiyordu. Taeil'in baygınlığı Simon'a ne kazandıracak bilmiyordu fakat yine de onu dinlemesi gerektiğini biliyordu.
Evine varmadan önce telefonu çaldı. Telefonu çıkarıp arayana bakınca gördüğü isim onu epey şaşırttı. Taeyong'un bu saatte onu neden ve ne yüzle arıyor oluşunu merak ettiği için, aramayı yanıtladı. Taeyong'un hoparlörden gelen seni titriyordu.
"John?" diye sordu karşıdan ses gelmediğini fark ettiğinde.
"Efendim?" diye yanıtladı onu.
"Belki bilmek istersin." dedi Taeyong fısıltı gibi ve titrek bir sesle. "Taeil hastaneye kaldırılmış."
John durakladı. Ondan ayrılalı daha yarım saat olmuştu. Bu kadar hızlı mı gerçekleşmişti? Ayrıca sadece bir baygınlık için hastaneye kaldırılması normal miydi?
"Neden?" diye sordu hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi.
"Bilmiyorum. Mark söyledi bana da. Yarım saat önce eve gitmiş, on dakika sonra falan da titremeye başlamış, ağzından köpükler çıkıyormuş dediğine göre, sonra birden düşüp bayılmış. Ne bizi ne de Mark'ı görmek istediğini biliyorum ama..." Cümlesini tamamlamadan önce derin bir nefes aldı. "En azından Taeil için..."
Alnını eliye ovuşturdu. "Hangi hastane?" diye sordu. Taeyong'un anlattığı şeyler, sadece bir baygınlık değildi. Biliyordu ki bir hata yapmıştı, çok büyük bir hata yapmıştı.
"Biz yoldayız, seni evinin önünden alabiliriz."
Telefonu kapattıktan sonra bile John, Taeyong'un söylediği 'biz' kelimesi hakkında çok düşünmedi. Düşündüğü tek şey Taeil'e bir şey olursa kedini asla affetmeyeceğiydi. Taeil ne yapmış olursa olsun kendi yaptığı çok daha büyük ve affedilemezdi.
Kısa süre sonra Jaehyun'un arabası göründü. Araba John'ın yanına park ettiğinde, John her zaman ön koltuğa oturduğundan eli alışkanlıkla oraya gitti fakat daha sonra elini geri çekmek zorunda kaldı. Kendi yerinde Taeyong oturuyordu.
Arka koltuğa geçtiğinde araba ölüm sessizliğine büründü. Jaehyun sadece yola bakıyor, Taeyong da arada bir dikiz aynasından arkada oturan John'a kaçamak bakışlar atıyordu. John ise kendi tarafındaki camdan dışarı izliyordu ve kendi başına gitmek daha mı iyi olurdu düşünüyordu.
Camdan bakarken, arabanın yavaşlamasıyla dışarıda beklemekte olan Yuta'yı gördü. Yuta'nın eli kapı kolunu bulurken John yan tarafa kaydı ona yer açmak için. Yuta'nın John'ın da geldiğinden haberi yok gibiydi çünkü onu görünce şaşırdı. Araba tekrar yola koyulurken Yuta'nın gözleri öndekilerde ve John'da geziyordu. John onun şaşkınlığını, Jaehyun ve Taeyong'la olanları öğrenmiş olduğuna yordu.
Sessizlik yol boyunca sürdü, hastaneye varana kadar kimse tek kelime bile etmedi. Arabadan indiklerinde hepsi Jaehyun'u takip etmeye başladı. Taeyong hala çaktırmadan John'a bakmaya çalışıyordu. Onun, ikisine hala sinirli olup olmadığını anlayamıyordu. Ama sinirli olmasaydı bu kadar sessiz olmazdı, değil mi?
Rahatsız edici hastane kokusu genizlerine dolarken ikinci katta onları Mark karşıladı. Tıpkı Yuta gibi o da John'ı görünce şaşırmıştı. Fakat John'ın derdi şu an ne Mark ne de Jaehyun ve Taeyong'du. Sadece Taeil için buradaydı.
"O nasıl?" diye sordu Yuta, hepsi odanın önündeki bekleme koltuklarına geçerken.
"İyi olduğunu söyleyemem." dedi Mark. Sesi halsiz çıkıyordu. "Doktorun dediğine göre eğer ambulansı daha geç arasaydım ölebilirmiş."
Jaehyun, "Nasıl olmuş peki bu, bir anda?" diye sorduğunda John hiç olmadığını kadar pişman hissetti. Jaehyun'un sorusunun cevabı basitti - John yüzünden.
"Kullandığı bir ilaç yüzünden. İlaç aslında basit bir şeymiş fakat aldığı diğer astım ilaçlarıyla tepkimeye girince etkisi kötü oluyormuş, gördüğümüz üzere." Gözlerini sıkıca yumup derince soluklandı. "Ona bir şey olsaydı ne yapardım bilmiyorum."
İşin kötü tarafı, John da bilmiyordu. Ölebilirmiş, Mark böyle demişti değil mi? Gerçekten de bir sosyopatın aklına uyduğu için arkadaşı ölümle burun buruna mı gelmişti?
İçindeki sıkıntı gitgide büyürken yerinden kalktı. Burada daha fazla durmak istemiyordu. Hiçbir şey söylemeden kalktığı için arkasındaki dörtlü ona öylece bakakaldı fakat arkası dönük olduğu için hiçbiri onun pişmanlık gözyaşlarını görmedi.
bu ikili fazla tatlı 😢😢😢😢
bu arada b*k gibi yazmaya başladığımın farkındayım sabredin on bölümcük falan kaldı sonra kurtulcanız benden😘😋😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
simon says ㅅ johnten
Fanfictionㅡ etrafında neler döndüğünü görmüyordun, beni görmediğin gibi. ben de sana hepsini göstermeye karar verdim. ㅡ texting - tw