Sirius, James'in yanına vardığında James hiçbir şey yokmuş gibi yapma konusunda kararlıydı.
"Siri bak kokteyller bitti hadi gidelim." Hala bir umut, görmediğini düşünüyordu.
"James beni niye götürmek istediğini de gördüğüm şeyleri gördüğünü biliyorum."
"Yooo' ben bir şey görmedim" hala inanmak istemiyordu. Sirius gülümsedi.
"Jane beni aldatıyor. Onu geçtim Remus ile aldatıyor." Sinirlendiği şey aldatılmaktan ziyade bunun Remus ile yapılmasıydı.
"Sirius eve gitmek ister misin?" Sirius omuz silkti.
"Önce yapmam gereken bir iş var." James arkadaşına baktı.
"Ne gibi bir iş?"
"Sirius ve Jameslik bir iş." James sırıttı fakat endişeli bir sırıtmaydı. Bu kendileri için eğlenceli bir iş olsa da karşıdaki için pek hoş sonuçlanmazdı. Sirius James'e ne yapacağını anlattı ardından barda oturan kızları tarttı. Kumral bir kız vardı ve yanı boştu. Hızla yanına gitti.
"Merhaba?" Kız Sirius'u süzdü. Hoş bulunca da gülümsedi. Biraz konuştuktan sonra Sirius kızın dudaklarına eğildi. Fakat bulunduğu yerden Jane onu asla görmezdi. Kızı ikiliye en yakın masaya çekti. Plan basitti. Kendisi Jane'e hesap sormayacaktı. Jane kendi ayaklarıyla ona gelecekti. Hem Sirius aldatılmayı hazmedebilecek biri değildi. Üstelik Jane kimdi de Sirius'un hasret kaldığı dudakları öpüyordu?
"Saçların çok hoş." Sirius duyduğu kelimelere şaşırmadı. Bu her zaman duyduğu bir laftı. Yine de kıza gülümsedi ve tekrar dudaklarına kapandı. Kız da Sirius'un kucağına çıkmıştı. Sirius bundan pek memnun değildi fakat az sonra amacına ulaşacaktı. Hatta Jane kendisine doğru yürümekteydi. Arkasında da Remus vardı.
Jane, Siriustan çok bahsetmişti. Hiçbirinde de onu kötülememişti çünkü onda kötü bir şey bulamıyordu. Remus bir gün bu denli mükemmel birisini neden aldattığını sorduğunda kız, canımı sıkıyor bu mükemmelliği demişti. Remus elbette bir insanın bu denli hoş olabileceğine imkan vermiyordu. Haliyle kızın söyledikleri de pek inanıyor değildi.
Şimdiyse bahsi geçen mükemmellik abidesinin -kızın deyimiyle çocuk da bunun gayet farkındaydı.- nasıl biri olduğunu merak ettiğinden kızın peşinden gidiyordu. Kız sonunda sevgilisinin yanına vardı. Remus hemen bir adım ardındaydı.
"Sirius! Sen ne yapıyorsun burada?!" Remus bu ismi duyduğunda inanamadı. Kesinlikle Sirius olamazdı. Hem o burada değildi bile. Fakat siyah saçları gördüğü an o olduğunu anladı. Zaten iki saniye sonra James de oradaydı. Remus neyin içine düştüğünü sorgulamadan edemedi.
"Ne yapıyormuşum?" Sirius'un kucağındaki kız hemen oradan uzaklaştı.
"Sen... beni aldatıyorsun!" Kız sinirle bağırdığında Sirius istifini bozmadı. Remus ise ona kesinlikle hayranlıkla bakıyordu. Bu ne güzel umursamamaktı. Ama Sirius çoğu zaman bunu çok iyi yapardı hatta herşeyi çok iyi yapardı. Bunu iyi biliyordu ve şaşırmamıştı.
"Öyle mi oluyormuş?"
"Sirius beni sinirlendirmeyi bırak! Neden yaptın bunu?" Gözleri dolmuştu.
"Çünkü seni daha fazla hayatımda istemiyorum. Ayrıca bana diyene bak sen de aldatıyorsun." Sirius gayet sakindi. Remus ile arasında Jane varken kendisini yeterince iyi kontrol edebiliyordu sonuçta Remus'u görmüyordu.
"Ne aldatması ya!" Sirius gözlerini kıza dikti. Remus'a bakabilecek değildi.
"Diyorum ki, Remus ile güzel anlar yaşamışsındır. Arada şartelleri atar ama yapacak bir şey yok onun da huyu bu." Jane şok olmuştu. Sirius'un Remus'u tanımasını beklemiyordu.