❇ 4. Bölüm ❇ YABANCI

21 2 0
                                    

Okuldan sonra evime gelmiş ve direkt olarak kendimi yatağa atmıştım. Her iki kolumu da başımın altına koyup düşünmeye başlamıştım. O çocuk kimdi? Samet neden o kadar tepki göstermişti? Peki ya Samet ile Pınar önceden arkadaşken, Sinem'in o çocukla ne işi vardı? Belki de o çocukla takıldığı için eski arkadaşlar olmuşlardı?

Düşündüğüm andan itibaren sorular çoğalıyor ve beynimi işgal ediyordu. Okulumun ilk günü böyle olacağını bilseydim, okula gitmeyi bile düşünmezdim ama sonuç olarak gitmiştim.

Alışageldiğim melodiyi duymamla yatakta oturur pozisyonu alıp komodin de duran telefonuma uzandım. Arayan annem idi. Hiç beklemeksizin aramayı kabul edip, kulağıma götürdüm.

"Efendim anne?"

Bir kaç saniye sonrasında cevap vermesiyle pür dikkat onu dinledim.

"Evden dışarı çıkma Feza!"

Sesinin sertliği ile birlikte ufak çaplı bir şok geçirdim. Ne demek evden çıkma?

"Ne diyorsun anne sen?"

Telefonun ucundan derin nefesler alıp verdiğini işittim.

"Bir hayvan, bir hayvan birçok insanın ölümüne yol açtı. Dışarıya çıkmanı istemiyorum Feza!"

Ölüm? Hayvan? İki kelime arasında gidip geliyordum. Buraya taşındığımızda aklıma ilk takılan şey yabani, yırtıcı hayvanların olup olmadığıydı ve bu şekilde cevabımı da almıştım.

'Tamam anne' diyebildim sonunda ve aramayı sonlandırdım. Pencereden dışarı baktığım da ise karşıda ki evin perdesinin hızla çekilmesi bir oldu. O kimse beni izliyordu.

Seri adımlarla yataktan aşağıya indim ve pencereye doğru ilerledim. Kapıyı açarak kendimi dışarıya attığım da bahçeden bir insan silueti görmem ile tüm bedenimi korku kapladı.

Hiç beklemeksizin balkondan çıktım ve kapıyı sıkı sıkıya kapattım. İçimi bir ürperti alıp götürürken aklıma mutfak penceresinin açık olduğu geldi ve hemen ayaklandım.

Masanın üzerinde duran bibloyu elime alarak kapıya doğru ilerledim. Kapıyı sessiz olmasına dikkat ederek açtım ve önce kafamı çıkartarak sağı sola kontrol ettim. Kimsenin olmadığı kanısına vararak tüm bedenimi çıkarttım. Merdivenlerin başına gelince temkinli adımlarla aşağıya indim. Her adım attığımda kalbimin maratonda gibi atması, elimin istemeksizin titremesine yol açtı.

'Umarım balkonda onu gördüğümü görmemiştir' diyerek kendimi sakin tutmaya çalışıyordum. Her adımımla birlikte ona daha çok yaklaştığımı biliyordum. Mutfak kapısının önüne geldiğim de derin bir nefes aldım ve kapıyı gürültülü bir biçimde açtım.

Kimsenin olmadığını görünce tuttuğum nefesimi rahat bir şekilde dışarıya verdim. Elimdeki bibloyu masanın üzerine bırakarak pencereye uzandım ve kapattım. Tam arkamı döneceğim zaman ise boynuma değen nefes ile olduğum yere çivilendim.

Şu an tam arkam da olması tüylerimi diken diken yaparken, arkama dönmeyi cesaret edemedim. Ellerinin belimi bulmasıyla birlikte vücudum kaskatı kesilirken, ayakta duracak gücü kendim de bulamadığımdan tezgaha ellerimi koyup destek aldım.

"K-kimsin?"

Sesimin titremesiyle birlikte gözyaşlarım yavaş yavaş aktı ve yanaklarımı ıslattı. Ben ise ağzıma gelen tuzlu tat ile birlikte anlamıştım ağladığımı.

"K-kimsin diyorum cevap versene!"

Sorduğum soruya cevap vermeyip kafasını boyun giritime soktu. Bu yaptığı ile vücudumun tir tir titremesine sebep oldu. Ben ne yaşıyordum böyle, ne?

Bir kaç dakika öyle kaldı ve sadece derin nefesler alıp verdi. Ellerini belimden çekmesiyle, bir olan vücutlarımızı ayırdım. Aramızda 1 metreden az bir mesafe varken kafamı çevireceğim sırada elleri ile kafamı sabitledi ve ona bakmamı engelledi.

Bende onun istediğini verip ona bakmadım. Belki daha çabuk giderdi belki de bana zarar vermezdi.

Bunları düşündüğüm sırada kollarını her iki tarafımdan tezgaha koydu. Ben ne yapacak diye beklerken bir elinin sımsıkı kapattığını gördüm. Bütün odağımı ellerine verirken, sımsıkı yaptığı yumruğunu açıp avucunun içerisinde ki kağıt parçasını koydu.

Ben gitmesini beklerken o ise son hamlesini yaptı ve beni boynumdan uzun uzun öptü. Öpmesiyle birlikte sert bir şekilde yutkundum ve gözlerimi sıkı sıkıya kapattım.

Bir kaç saniye olmadan ise dış kapının açılıp kapanma sesi ile birlikte olduğum yere çöktüm. Elimde ki kağıt parçasına bakıp ağlamaya başladım. Gözyaşlarım firar edermişcesine akarken, kalp atışlarım kendini belli ederek atmaya başladı. Maraton da demek bile bunun yanında hafif kalırdı.

Gözyaşlarımı silerek kağıt parçasını açtım ve içerisinde ki notu okumaya başladım.

"Kimseye söylemek yok, bu bizim küçük sırrımız olsun Feza. Tekrardan görüşeceğiz!"

Notu okurken gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ne demek tekrardan görüşeceğiz. Peki ya bu adam benim ismimi nereden biliyordu?

Annem gelir gelmez bu yaşadıklarımı ona anlatacaktım. Notta ki tehdidi anlamıştım fakat ona boyun eğmeyecektim.

Kimdi? Neyin nesiydi? Bilmiyordum ama benim için en önemli soru;

'Benden ne istiyordu?'

KIRMIZININ PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin