🍁
Sabah büyük bir enerjiyle uyandığımda kendimi banyoya attım. Ah Allah'ım! Şükürler olsun.
Pijamalarımı değiştirip dışarıya uygun giyindim, bugün evde kalmaya hiç niyetim yoktu zira annem yine büyük bir temizlik işine girişecekti ve ben her zaman yaptığım gibi tüyecektim.
Evet, doğru duydunuz. Tüymek benim işim. Her zaman ve her yerde.
İçeri geçip koltuğa oturdum. Nenem, yani kibarcada anneannem koltukta oturmuş çekirdek çitliyordu. Yanağına öpücük kondurup hemen yamacına geçiverdim.
Herhangi bir tepki vermemişti. Anlaşılan benim sütlü çikolatam yine televizyona dalmıştı. Elimi gözünün önünde sallayıp bağırdım.
-"Heyyoo nassın nene! Duyuyon mu beni?" Yerinden sıçrayıp elini kalbinin üstüne koydu.
-"Bağırma kulağımın dibinde. Hay Allah'ım! Yaşı olmuş 20 ama halâ küçük çocuk gibi, kalp krizi geçireceğim senin yüzünden." Yüzümü buruşturdum. "Valla ben çocuk değilim ama anlaşılan sen de pek sabırlı değilsin nene." Sinirli bir soluk alıp başını salon kapısına çevirdi. "Şükraaaaan! Al şu kızını başımdan, benimle uğraşıyor yine!"
Gözlerimi kısarak yavaşça yerimden kalktım. Savaş kokusu alıyordum. Annem ve nenem bir tarafta, ben bir tarafta...
Ahhh! Kimi kandırıyordum, Şükran Sultan'ın olduğu bir gruba karşı savaşmam imkansızdı, zira kendisi "İstanbul Üniversitesi çok konuşup beyin yeme" fakültesinden mezun olmuş birisiydi. Benim ise bu durumda kazanmak diye bir düşüncem dahi olamazdı. O yüzden annemin çığırtkan sesini duymamla kapıya doğru koşmam bir oldu.
-"Büşraaaa yine mi kızdırıyorsun sen şu kadını. Heyy! Nereye gidiyorsun?"
Ayakkabılarımı rekor süreyle ayağıma geçirip, portmantodan ceketimi aldığım gibi kapıyı açtım. "Zeynep'le işim var anne akşam yemeğine evde olurum." Kapıdan çıkıp olay menzilinden uzaklaştığımda annemin sesi hâlâ kulaklarımda çınlıyordu. Allah'ım... Benim çirkefliğimi kimden aldığım o kadar belliydi ki.
Ne diyeyim, Allah babamın yardımcısı olsun.
🍁
Mahallenin yaşlı teyzelerine selam vere vere yolu yarılamıştım. Tontiş Keriman, her zamanki gibi selamıma gülerek karşılık verirken, Çatık Kaşlı Hayriye selamımı almamıştı bile. Bu kadın insanlara gülümsemeyi ne zaman öğrenecekti acaba?
Her neyse.
Telefonu elime alıp Zeynep'i aradım. Eskiden olsa haber vermeden kapısında biterdim ama artık bunu yapmam imkânsızdı, zira kendisi artık evli bir kadındı. Evet garipti ama böyleydi. İnsanın arkadaşının evlenmesi tuhaf hissettiriyordu fakat zamanla alışkanlık oluyordu. Çalan telefon sonunda açıldığında direk konuya girdim.
-"Zeyno, evde misin kız zilli?" Birkaç hışırtı duydum. "Hayır canım Yusuf'un bir arkadaşının evindeyiz şuan." Kaşlarımı çattım. Niye fısıltılı konuşuyordu ki bu kız? Olayı anlamamıştım ama sanırım benim en yakın arkadaşla zaman geçirme planım yatmıştı. Sıkıntılı bir nefes verdim. "Tamam. Bende size geliyordum ama nasip değilmiş."
-"Bize mi geliyordun, nerdesin şimdi?" Etrafıma bakındım. "Kelebek marketin önündeyim." Bir süre konuşmadı. Beni sabır timsali birşey sanıyordu herhalde, ki bu konuda nenemle yarışırdım orası ayrı meseleydi.
-"Tamam o zaman sende gel buraya. Zaten stresten ölüyorum, gelirsen belki biraz rahatlarım." Kaşlarım çatıldı. "O niyeymiş?" Derin bir nefes aldı. "Gelince anlarsın. Adresi mesaj atıyorum. Olabildiğince erken gelmeye çalış." Telefonu kapattığında etrafa bakındım. En yakın otobüs durağı yaklaşık iki yüz metre ötemdeydi. Ah Rabbim! Narin bedenim nasıl kaldıracaktı o kadar yolu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜŞRA
Mizah🍁Yarın öleceğimizi bilsek tüm kırgınlıklarımızı unuturuz. Ama biz sonsuza kadar yaşayacakmış gibi kırıcı ve gururluyuz.🍁 🍁🍁🍁 Not; Biraz texting içerir. Mizah kategorisinde yayınlanmıştır.