25.Bölüm

2.2K 244 456
                                    

madamsokakta ithafen...

İyi okumalar...

Cemal, bir şey söylemeden sessizce gözyaşı döküp kucağından inmeye çalışan kızını korkuyla kaskatı kesilen aile üyelerinden Mustafa'nın yanına bıraktı. Gece yaşadıkları hır gürü bir kenara bırakmıştı Cemal ama oğlu ve oğlu gibilerin kapıya getirdiği bela ve keder içini parçalamaya devam ediyordu.

"İyi o merak etmeyin."

Cemal hızla adımladı tam dışarıyı kolaçan edip adımını sokağa attı ki Fato "İbrahim öldü " dedi. Mahah bir elini ağzına kapayıp diğer eliyle dizini döverken Mustafa dışarıya doğru koştu. Cemal ensesinde hissettiği genci elinin tersiyle ittirdi.

"Geç içeri birken iki etme."

Mustafa duraksadı kapı ağzında. İbrahim görünüyordu ama durumu neydi bilmiyordu.

"Öldü mü?"

Cemal, uyarıcı parmağını ona sallaya sallaya damlardan kapı artlarından gelen uğultularla dışarı koşturdu. Üst bedenini yerden ayırdığı gencin kol altlarına girerek ayaklarını yerden sürüye sürüye kapıya kadar getirdi. Mustafa sabırsızlıkla yineledi sorusunu.

"Sağ mı bawo bir şey de."

"Doktor musun sen? Muallim olmayı beceremedin doktor mu olacaksın şu götle."

"Zamanı mı bawo?"

Mustafa arkadaşının üstüne eğilip iniltili sesini duyunca rahatladı birazcık. "İyiyim" diyordu.

"Çocuğun kolunu tut, Ömer gel yardım et."

Mahah da sakinleştirmeye çalıştığı kızını içeri götürürken Cemal, İbrahim'in ayak tarafına geçti. Oğullarını sokağa çıkarmamaktı niyeti, bir şey olacaksa ona olsundu. Yeterince yaşayıp görmüştü. Beraberce içeri taşıdılar genç adamı. İbrahim'in yarasının üstüne baskı yaptıran Cemal, koşa koşa evden dışarı çıktı. Ne ağır yürüyüşü kalmıştı ne fiyakası. Önce Haşim'i mi bulsam yoksa doktor mu getirmeliyim diye düşünmeden edemedi. Büyük bir sorumluluk aldı ve hastaneyi tercih etti. Meydanda duran arabacılardan birine seslendi. Pazarlık yapmadan atladığı arabayla evin yolunu tuttu. Fakat uzaktan kulağına dolan polis sireninin sesi korkuttu onu, o mahalleye gelecekleri garanti olmasa bile. Tüm aile tehlikede idi. Evin önünde duran arabadan iner inmez kapının önüne atılmış olan çöpün önünde çökmüş olan koca cüsseli komşusunu gördü.

Adam elini çenesine koymuş çöpteki tüylere bakıyordu donuk bir ifadeyle. Kessen kanı akmazdı. Cemal o an onunla karşı karşıya gelmeyi de umursamadı. Kapının tokmağını çevirirken Apraham efendi ayaklandı.

"Horozuma nasıl kıydın şerefsiz adam?"

"Ne horozu bırak yakamı derdim başımdan aşkın."

Apraham sokağın ortasına dökülen ve eve kapıya kadar iki üç yere damlamış olan kanı işaret etti "her tarafı kana bulamışsın anpativ (namussuz), tüylerini de gördüm" dedi.

Cemal yüzünü sıvazlayıp hızla açtığı kapıdan içeri girdi. Sözlü sitemi, öfkesi dinmeyen adam da ardı sıra içeri daldı. Salona geldiğinde gördüğü manzara ile şok oldu. Yerde bir battaniye üstünde yatan İbrahim ve etrafındaki telaşlı insanlar, dışarı da polis sirenleri....

"Ne oldu buna?"

Cemal ona açıklama yapmadan " hadi taşıyalım araba kapıda'' dedi.

İbrahim'i tanıyan Apraham efendi Cemal'in omzuna dokundu. Birkaç defa horoz dövüşünden dönerken karşılaşmıştı bu genç ve benzeri üç beş tane ile daha...

Gül Cemal 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin