İyi okumalar dilerim...
Tuğçe'den anlatım...
Korku;
Karnımda huzursuzca dolaşan bir sancı vardı. Bedenimi ele geçiren titreme ve sıcaklığın yanına huzursuzca oturduğum yerde ruhumu kasıp kavuran deli bir sancı.
Kalbim ağrıyordu ve ellerim uyuşmuştu. Ayak parmak uçlarım karıncalanıyor, başıma saplanan ağrı ile neredeyse gözlerim yeniden kapanıyordu.
Kendime geldiğimden beri bu lanet olası odada, soğuk yatakta oturuyordum. O yani Cihat bey karşımda tekli koltuğa oturmuş sakince bana bakıyor ve sık sık nefes alıyordu. Sanki bir maraton koşusuna katılmış, ciğerleri nefessiz kalmış gibiydi.
Yorgun olduğumu ve korktuğumu görmüyor muydu bu adam?
Yaman ona ne olmuştu?
Beni bırakacak gibi değilken gözlerim kararmış ve o andan sonrası silinmişti zihnimden. Gözlerimi açtığımda ise burada, bu izbe yerde ve karşımda canıma kaçıncı kez kasıt ettiğini sayamadığım adamın karşısındaydım.
Sesimi bulup konuşmak, gitmek istediğimi söylemek istiyordum ama bu pek mümkün değil gibi duruyordu. Bana asi kız demişti. Peki o halimden eser kalmış mıydı sahiden?
Hala daha o kadar asi ve dik başlı durabiliyor muydum?
Sadece nemli bir toprağın içine girip derince kokusunu ciğerlerime çekmek istiyorum. Bu adamın bakışları bana değmesin, hiç kimse beni görmesin ve bu dünyada nefes aldığımı kimse hatırlamasın istiyordum.
Gözlerimi kapatıp sessizliği, bu sessizliğin içinde anılarımı ve en güzel kahkahalarımı düşündüm. Aylar önce Yaman'a evet demiş ve nişanlanmıştık.
Onun aşkı benim kimsesizliğime ilaç olmuştu. Şefkatle dokunuşu, kıyamayan gözleri, Tuğçe'm deyişleri belki de benim kaderimde yaşadığım en güzel hatıralardı.
Ellerimin üzerinde bir sıcaklık hissettiğim an nefesim kesilmişti. Ellerimi kendime çekmek istediğim an izin vermeyip "başını kaldır ve gözlerimin içine bak Tuğçe".
Bu emir kipi barından bariton ses daha çok titrememe sebep olurken derin bir soluk aldım.
Başımı kaldırıp "beni öldürmek bu kadar zor olmamalı senin için. Bunu başarabilirsin". Cihat bey kasılmıştı.
Kaşları hafif çatılmış, çene kaslarının gerildiğinden dişlerini sıktığını anlamıştım. Gözlerimin içine sessizce bakmaya devam ederken yine ellerimi çekmeye çalıştım.
Daha sıkı tutup "daha yeni başlıyoruz Tuğçe. Ölmek için hem çok gençsin, hem de benim bile karşı koyamayacağım kadar masum".
Tiksinti ile yüzüne baktım. Tenime değen elleri beni çileden çıkartırken gözlerimi kapatıp hırsla "çek o lanet olasıca ellerini üzerimden".
Cihat bey ellerimi bırakacağına daha da sıkı tutmaya başladı. Hatta o kadar ileri boyuta ulaştı ki, parmaklarım kıracağını bile düşündüm.
Hoş bana kurşun sıktıran bunu da yapsa şaşırmazdım.
Dişlerinin arasından tıslarcasına "ben kendimi sana iyi anlatamadım sanırım". Yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırıp "artık benimsin, artık sadece benim izin verdiğim kadar göreceksin güneşi. Bundan sonra benim istediğim kadar nefes alacak bu ciğerlerin".
Bu hali içimdeki tiksinti hissini çoğaltmış ve midemi bulandırmıştı. Başımı geri çekip "çekil önümden. Yoksa yüzüne kusacağım". Cihat bey hırıltılı bir nefes verip şiddetle ellerimi bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...
Ficción GeneralKızıl alevler sarmıştı etrafımı, sağ tarafımda celladım var iken, sol yanımda bana hayat diyen adam yaşamak için gözlerimin içine bakıyor ve çırpınıyordu. İçim çekiliyor, kalbim kanıyor ve geçmişimin yalnızlığı yine karşımda duruyordu. Bir uçurumun...