twenty four: you know

6.9K 667 613
                                    

War of Hearts, Ruelle

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

War of Hearts, Ruelle

Hatalarımın üstünü kara bir çarşafla örtmüş, yargılanmamak ve yanlış anlaşılmamak adına kendi hafızamdan dahi yaptıklarımı sonsuza dek silebilmek için çabalamıştım ancak şimdi, Kim Taehyung o çarşafı aralamış ve unutmak istediğim gerçeklerle yüzleşmeme vesile olmuştu. Onunla konuştuğum an kötü hissetmiş, epey gözyaşı dökmüş olsam da aradan geçen dört günün ardından kendimden beklemediğim bir şekilde mutluydum ve dürüst olmak gerekirse pek de olanları düşünmüyor, umursamıyordum. Ve elbette bunun tek sebebinin Taehyung olduğunu da biliyordum.

Ona anlattıklarımdan sonra dakikalarca yüzümün her bir noktasını öpmüş, kulaklarıma iyi olacağıma ve ne olursa olsun yanımda kalacağına dair sözlerini fısıldamıştı. Ondan birçok şeyi gizlemiş olmama ilk başta hafifçe sitem etse de, daha sonradan bunun lafını asla etmemişti ve beni o arabanın içinde yeniden kollarının arasına almış, ruhumu daraltan her ne kadar olay varsa hepsinin uçuşup gitmesine sebep olmuştu. Ah, aslında beni iyi hissettirebilmek için onun pek de bir şey yapmasına gerek yoktu. Beni öpmesine, sarılmasına veya konuşmasına. Sadece onu görmem, varlığını yanımda hissetmem bile huzurla dolmam için yeterli sebeplerdi.

Taehyung ile planladığımız gibi okulda Sehun'la karşılaştığımızda yüzüne dahi bakmıyordum. Hiçbir şeyden haberim yokmuş, flaş belleğimi çalan kişinin o olduğunu bilmiyormuş gibi davranıyordum. Bunun onu çıldırtacağını söylemişti Taehyung, yaptığı hamlenin işe yaramadığını düşünecek ve bu yüzden delirecek demişti. Haksız sayılmazdı, ne kadar bakışlarımı Sehun'dan özenle sakınıyor olsam da dik ve epey öfke barındıran bakışlarını her daim üzerimde hissediyordum. Sakin kalmak benim için zordu, onu gördüğüm her an utanmazca bana bakmaya devam eden gözlerini oymak, nefret ettiğim yüzünü dağıtmak istiyordum ancak Taehyung'a bir söz vermiştim ve bu sözü de tutmak niyetindeyim.

Ona güveniyordum, zihninde tam olarak neler dolaştığını bilmiyordum ancak sorun değildi çünkü iliklerime kadar hissettiğim tek bir gerçek vardı ki o da, Taehyung'un bana zararı dokunacak en son kişi olduğuydu. Onu neredeyse dört yıldır tanıyor olmama rağmen bunu yeni fark ediyor olmam ise, tamamen benim aptallığımdı.

"Taehyung, kes şunu."

Dudaklarını elmacık kemiğimin üstünden çekmeden hımlamış, öpücüklerini bırakmaya devam etmişti. Sabah bana matematik çalışmamız gerektiğine dair mesaj attığında epey şaşırmıştım. Sınav zamanları bile ders çalışmayan Taehyung'un, bir cumartesi günü matematik çalışmak istemesi kulağa kesinlikle normal gelmiyordu ve şimdi olanlara baktığımda, düşüncelerimde yanılmadığımı da görebiliyordum. Evime gelmesinin sebebi elbette ders çalışmak için değildi.

"Ciddiyim," dedim ondan uzaklaşırken. "Ders çalışmak istemiyor muydun sen?" Dudaklarını küçük bir çocuk gibi büzmesi anında kalbimi eritirken, sevimliliği karşısında iç çekmeden edemedim. Kim Taehyung, gerçekten eşi benzeri bulunmayan bir adamdı ve adeta çift bir kişilik barındırıyordu ruhunda. Bazen sinir bozucu kötü bir çocuğa dönüşüyor, bazense yanaklarını deli gibi öpmek istediğim masum bir çocuğa.

strawberries and cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin