Bölüm 6

195 20 116
                                    

Köpek korkumu bir anlığına unutup Chanyeol'le yolun ortasında o minik köpeği sevdiğim günden beri Jieun'un tavırlarında gözle görülen bir değişim yaşanmıştı. Hâlâ benimle iyi anlaşıyormuş gibi görünmeye devam ediyordu fakat sıklıkla Chanyeol'ün nelerden hoşlanıp hoşlanmadığından bahsediyor, benim hoşlandığı şeyler kategorisinde olmadığımı ima ediyordu. Ara ara laf sokmayı da ihmal etmiyordu tabii. 'Chanyeol, şunu çok sever biliyor musun? Chanyeol, bundan hoşlanmaz. Chanyeol şunu yemez, Chanyeol bunu içmez.' gibi laflar ederek kendisinin Chanyeol hakkında çok şey bildiğini ama benim bilmediğimi demeye getiriyordu.

Fakat bilmediği bir nokta vardı. İlkokuldan beri birbirimize bulaşmadan geçiremediğimiz vakitler boyunca ben de en az Jieun kadar Chanyeol'ün hoşlandıkları ya da hoşlanmadıklarına hakimdim. Chanyeol de aynı şekilde benimkileri biliyordu. Zaten bu oyunun iki hafta sonunda bile hâlâ sorunsuzca devam edebiliyor olmasının sebebi buydu. Chanyeol'le birbirimiz hakkında daha önce fark etmediğimiz o kadar çok şey biliyorduk ki etrafımızdakilerin bu konuda şüphelenmesine sebep olacak tek bir açık vermemiştik.

Yani Jieun akşam kahve içerken gelip bana Chanyeol'ün en yakın arkadaşı olmaktan daha fazlası olduğundan bahsediyordu ve ben de ona her seferinde Chanyeol'ün sevgilisi olduğumu kanıtlamaya devam ediyordum. Onun hareketlerim karşısındaki kıvranışlarını izlemenin ne kadar eğlenceli olduğunu anlatamam.

Şimdi birine yalan söyleyip onun zor durumlar geçirmesine sebep olmaktan eğlenmenin doğru bir şey olmadığını söyleyebilirsiniz ki haklısınız, normal koşullarda ben de size destek çıkarım. Ama Jieun kendisinin Chanyeol için vazgeçilmez olduğunu iddia ettiği her seferde beni yerin yedi kat altına gömmekten çekinmeyen bir insandı. Arkadaşlarının yanında, arkadaşlarımın yanında, Chanyeol'ün yanında çaktırmadan bana laf giydirmeye çalışıyordu. Bunu bir de yüzündeki şirin gülümsemesiyle tatlı bir şekilde yapıyordu. Ben de doğal olarak karşılığını veriyordum. Ve şaşıracaksınız belki ama Chanyeol de veriyordu.

İnsanların sevdikleri insanlara karşı koyamama gibi bir özellikleri vardı. Herkes için geçerli değildi bu belki ama çoğu kişinin sevdiğinin iki kaş hareketine, iki gözyaşına yelkenleri suya indirmesi işten bile değildi. Fakat Chanyeol kararlı ifadesini sürdürüyordu. Bunun bir kez bile kırıldığını görmemiştim.

Jieun Chanyeol'e nazlanıyor, Chanyeol için vazgeçilmez olduğunu göstermek için bunu bizzat gözlerimin önünde yapıyordu fakat Chanyeol bir kere bile Jieun'a istediği malzemeyi vermemişti. Aksine sadece bizim tanık olduğumuz ve sadece ikimizin anlayabileceği ilkokul anılarından bahsedip burada üçüncü kişinin ben değil, Jieun olduğunu doğal bir şekilde Jieun'un gözlerine sokuyordu.

Sonuç olarak Jieun'la aramızdaki gerilim de günden güne büyüyordu.

Masamızın önünden geçerken sahte ve samimiyetsiz bir gülümseme yolladı bana. Aynı şekilde karşılık verdikten sonra geri önüme döndüm. Jongdae yavaşça muzlu sütüme uzanmaya çalışıyordu. Eline şak diye vurmamla, "Ah!" diye sızlanarak çekti elini. "Elimi acıttın! Bak kızardı." Dudaklarını büzüp parmaklarımın izi çıkan sol elini gözüme girecek kadar yakınıma getirdi.

"Oh! İyi olmuş. Bir daha sütüme elleşmezsin." Sütümü açıp nispet yapar gibi büyük bir yudum aldım. Gözlerini kısıp dilini damağına vurarak cık cık diye ses çıkardı.

"Aman be! Senin sütüne kalmadık." deyip bu sefer de yavaşça Yixing'inkine uzandı. O sırada önündeki notları büyük bir dikkatle okumakta olan Yixing sütünün yavaşça tepsisinden alındığını, ağzının açıldığını ve Jongdae'nin dudağında beyaz bir iz bırakarak Jongdae'nin midesine gittiğini fark etmedi. Gerçi fark etseydi de Jongdae'ye sütünü bizzat kendi uzatırdı. Kyungsoo Baekhyun'a, Minseok bana, Yixing de Jongdae'ye kıyamıyordu.

Bay Americana ve Kalbi Kırık KülkedisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin