bölüm on üç

9.8K 955 223
                                    

bölüm şarkısı: when i was your man - bruno mars

sana bütün zamanımı vermeliydim

şansım varken seni her partiye götürmeliydim

çünkü senin tek istediğin dans etmekti

ve şimdi benim bebeğim dans ediyor

ama başka bir adamla..

***

İstanbul'a geri döneli bir hafta olmuştu.

Bade, Atabey'i Antalya'dan beri görmemişti. Adam son akşam yemeklerine rahatsız olduğunu söyleyip katılmamış, Bade onu sadece ertesi gün otelden ayrılırken birkaç dakika görebilmişti. Onda da Atabey kafasını kaldırıp bir defa olsun bakmamıştı Bade'ye, sözleri gergin, gözleri de buz gibiydi. Atabey'in bu haline karşın Tuğrul'da her zamankinden daha sessiz, daha düşünceliydi. Adamın birkaç defa Atabey'e baktığını fark etmiş, ama Atabey nasıl Bade'yi görmezden geldiyse, Tuğrul'u da öyle gelmişti. Aralarında bir gerginlik olduğunu Mehmet Bey bile fark etmişti.

Atabey, kadının ellerinden tutup yeniden başlayalım dediğinde dili adeta lâl olmuştu Bade'nin, şokla kalakalmıştı. Yüzyıl geçse, Atabey'in kadına böyle bir teklifle geleceği aklının ucundan geçmezdi. Atabey'in umut dolu mavilerine bakarken içi sızlamıştı, cevapsız kaldığı birkaç dakika boyunca Atabey'in gözlerine bakmış ve o bakışlarda uzun süreden sonra ilk defa sevdiği adamı görebilmişti. Onun Atabey'ini.

Adama hayır demişti.. Nasıl evet diyebilirdi ki? Atabey bu teklifi ederken geçmişte onu aldatan kadını affettiğini düşünüyordu. Geçmişleri, Atabey'in düşündüğünden çok daha karmaşık ve acıydı.

Bade, İstanbul'a döndüğünde kararını vermişti. Ne olursa olsun, Atabey'i kendisinden uzak tutması gerekiyordu. Ne adamın ona kapılmasına izin verebilir, ne de kendisi ona kapılabilirdi.. Geçmişin ortaya çıkmasına, her ikisinin de tekrardan yaralanmasına izin veremezdi, vermeyecekti ve bu uğurda tekrardan kötü kadını oynamaya hazırdı. Atabey on sene boyu ondan nefret etmemiş miydi zaten, biraz daha etse ne olacaktı ki?

Kendisine de öfkeliydi. Asansörde, Atabey'e resmen odasına gelmemesi için yalvarmış, çünkü eğer gelirse ona karşı koyamayacağını kabul etmişti. Düşünceleriyle bu kadar çelişen hareketler yaptığına inanamıyordu.

Mantıklı taraf olarak Bade'nin kabul etmesi gereken tek şey, onların bir daha asla bir araya gelemeyecekleriydi. Doğru olan buydu. Durgun suyu bulandırmaya bunca yılın ardından ne gerek vardı ki? Belki başkası olsa kabul eder, adama her şeyi anlatır ve mutlu olmayı dilerdi ama Bade değil. Atabey'in onu ihanet eden, adi bir kadın olarak görmesi, bir kurban olarak görmesinden daha iyiydi. Çünkü Bade bir kurban değildi, hiçbir zaman olmamıştı. Atabey'i tanıyordu. Tüm serseriliklerine, bozuk ağzına ve uyumsuzluğuna rağmen içten içe Atabey Zorlu'nun ne kadar iyi bir adam olduğunu biliyordu. Bade şimdi adamın kollarına sığınıp, ona yaşadığı her şeyi anlatır ve birlikte olurlarsa Atabey yarın kadından ayrılmak istese bile acıdığından, sorumluluk hissettiğinden Bade'yi bırakmazdı. Bade'de böyle bir şeyin yaşanmasına izin vermezdi.
Asla bir sorumluluk olmayı kaldıramazdı.

Bunun için yapabileceği bir şey vardı. Atabey'i kendinden uzak tutacaktı.

Bu düşüncelerle, Sinem'in gelinlik provasına gitti. Arkadaşı, çok ünlü bir modacı olan ve randevu koparmanın bile çok zor olduğu Nihal Çağlar'ın ona özel tasarladığı gelinliğin içinde harika gözüküyordu. Bir peri kızı gibiydi Sinem, ama suratındaki ifade her zamanki hevesli Sinem'den çok daha farklıydı. Kızlar, Sinem'in etrafında dört dönüp, gelinliğin tam ölçülerini alıp, kadının ne kadar güzel gözüktüğüne dair övgü dolu sözler yağdırırken, Sinem nazik fakat yapmacık bir gülümseme eşliğinde, kahve gözlerindeki parıltılardan yoksun bir şekilde ortada dikiliyordu.

YAKALA BENİ (devam edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin