Bölüm - 2 ♥ Böyle daha güzelsin ♥

13.5K 828 134
                                    

Arkadaşlar bol bol yorum bekliyorum lütfennn :)))

-

Korktuğum ölüm mü yoksa unutulmak mı bilemiyordum. Hayatımı daha yeni başlıyor diye tanımlarken böyle bir sürprizi açıkçası hiç mi ama hiç beklemiyordum. Zaten oldum olası sürprizlerden de hoşlanmazdım. Ama işte hayat ne benim düşüncelerimi, ne isteklerimi ne de hayallerimi önemsemişti. Hayat yine yapmıştı yapacağını.

Üzerimde ki örtüyü kaldırarak yataktan çıktım. Dün gece gerçekten güzel bir gece geçirmiştim. Babaannem ve dedem sağ olsunlar olabildiğince neşeli olmaya çalışmışlardı yanımda. Onların bu çabalarına rağmen gözlerinde ki hüzün her şeyi ele veriyordu. O gözlerde korkuyu, acıyı görüyordum. Tıpkı benim kalbimi sıkıştıran, nefes almamı zorlaştıran o acı ve korkuyu onların gözlerinde çok rahat görüyordum. Bu durum fazlasıyla canımı yakıyordu. İsyan etmek istiyordum, bir şeyleri kırıp dökmek, ölmek istemediğimi söylemek, daha genç olduğumu ifade etmek, hayallerimi gerçekleştirmek istediğimi bağırmak istiyorum ama sonra kocaman bir boşlukla baş başa kalıyorum. Bu boşluk beni yutuyor, her geçen gün bir parçamı, bir uzvumu ele geçiriyor.

Gözlerimde biriken yaşları elimin tersiyle silerek dolabımdan sarı dizlerime kadar olan elbisemi aldım. Üzerimi giyinerek saçlarımı ensemde sıkı bir topuz yaptım. Aynada ki görüntüme baktığımda yüzümde ki gülümsemeye engel olamamıştım. Gerçekten hoş duruyordum. Ölecek bir kız gibi değil de hayat dolu birisi gibiydim. Daha fazla aynaya bakmamaya çalışarak odadan dışarı çıktım. İçeri de kimse görünmüyordu büyük ihtimal dışardaydılar. Havalar bu kadar güzelken zaten insanın içeri de işi ne olurdu ki?

Dışarı çıktığımda babaannemle dedemin kahvaltı yaptığını gördüm. Yanlarına giderek hafif kırışmış ama hala yumuşacık olan yanaklarına birer öpücük bırakarak en neşelim halimle ''Günaydın.'' dedim. Onlar da benim gibi neşeli bir şekilde ''Günaydın kızım.'' demişlerdi. Yerime oturarak masada ki çaydanlıktan bardağıma çay koydum.

''Beni niye uyandırmadınız?''

Babaannem her zaman ki şefkat dolu sesi ile ''Yorgunsundur diye uyandırmadık canım.'' dedi. Evet, yorgundum ama bu fiziksel bir yorgunluktan ziyade ruhsal bir yorgunluktu. Son günleri olduğunu bilen bir insanın yaşayabileceği bir yorgunluktu ve bu yüzden son günlerini, saatlerini uyuyarak geçirmemek en doğrusuydu.

''Olsun siz uyandırın yine beni.''

Sesim deki korkuyu gizlemeye çalışmıştım. Ölüm korkutuyordu beni, onu hatırlamak ise içimde bir ağlama isteği oluşturuyordu.

Bir anda neşeli bir ses ile bahçenin girişine doğru baktık hepimiz. Dün tanıştığım Semra Hanım ve yanında oğluyla birlikte bahçeden içeriye girip yanımıza doğru geliyorlardı. Kadın hararetli ve neşeli bir tavırla ''Günaydın.'' dedi. Oğlu ise sadece gülümsemekle yetinmişti.

Babaannem ve dedemde karşılarında ki kadına ''Günaydın.'' dediler ve masaya buyur ettiler. Kadın elinde ki tabağı masaya koyarak oğluyla birlikte oturdu.

''Sabah börek kızartmıştım beraber yeriz diye düşündüm.''

Babaannem neşeli bir sesle ''Ne iyi etmişsin komşu.'' dedi. İster istemez yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Bu kadınlar cidden ilginçti. Dün birbirlerine hava atmaya çalışıyorlar bugünde birlikte kahvaltı edebilecek kadar samimi davranabiliyorlardı. Erkekler boşuna demiyorlar kadınları anlamak imkansız diye.

''Ahla bardak getirir misin Mehmet ve Semra Teyzene.''

''Tabi.'' diyerek oturduğum yerden kalktım ve mutfağa girdim. Bardak ve çay kaşıklarını alarak tekrar bahçeye çıktığımda herkesin neşeli bir şekilde sohbet ettiğini gördüm, bir kişi hariç. Semra Teyze'nin oğlu Mehmet sohbet etmek yerine meraklı gözlerle bana bakıyordu. Bu bakışlar yüzümün ısınmasına neden olsa da fazla takılmamaya çalışarak hızlı adımlarla yanlarına gittim ve oturmadan önce bardaklarına çayları koyarak kendi yerime geçtim.

İnci TaneleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin