"Sonunda..."
Norman dışarı çıkmıştı. Geceleri çok sevdiği ortancalarını sulamayı son bir haftadır kendine hobi edinmişti aptal. Yavaşça ona biraz daha yaklaşmıştım, şimdi onu daha net görebiliyor ve bir sonraki hareketime karar verebiliyordum. Tüm stratejime karar vermiştimki oda işini bitirmiş evin geniş cam kapısına yönelmişti.
Zamanım gelmişti, planımı uygulamaya başlamalıydım.
Üstümü kontrol ettim, tulumumda bir eksiklik yoktu. Yandaki kırık kaldırım taşını elimde aldım ve Norman'ın arkasından yaklaştım. Boom.
Yere düştü.
İçeri sürükledim ve güzel bir yer bulana kadar etrafta dolandım. Bulduğumu düşündüğümde Norman'ın baygın vücudunu oraya yerleştirdim.
Tulumumun cebinden 40cm'lik fitilimi çıkarıp yavaşça boynuna doladım. Minikte fiyonkumu attıktan sonra -herkesin kendine ait bir klası var tabi-çakmağımı çıkarıyordumki, bir hışırtı duydum.
"Ha..siktir." Etrafa bakmaya başladım. Görünürde kimse yoktu -veya ben öyle sanıyordum-. Herifin aptal ortancalarının arasında bir şeyler gördüğümü sandım. O tarafa yöneldim.
"Bu ne lan?" Ortancaların arasından bir çift göz Norman'ın olduğu odaya doğru bakıyordu. Kız?
"Vay,vay.." Çığlık. Nefesi kesildi. Şimdi bana bakıyordu. Gözlerini sanki daha fazla açmak istermiş gibi kırpıştırdı.
"Ben..ben..." Dilini yutmadığına şaşırmıştım. Aylardır bulunamayan bir seri katille karşılaşsam ben yutardım.
Şimdi beni daha iyi görmeye çalışıyordu. Kafasını sağa sola oynatıp yüzümü seçmeye çalıştı. Başarısız olduğundan sanırsam, durdu ve tekrar konuşmaya başladı.
"Özür dilerim ben geçiyordum ve bu bahçeyi görünce dayanamayıp içeri daldım. Bahçivan siz misiniz?" Yamuk bir gülümseme yerleşirdi suratına.
Hayır güzelim ben yemem.
"Uzaklaş." Çıkmasını işaret ettim. Normalde onu böyle bırakmazdım ama öldürememde. Sanatımı o salak yüzünden mahvedemem. İçeri geri döndüğümde şanslıydımki Norman hala uyanmamıştı. İşime geri dönmeye karar verdim. Çakmağımı çıkarıp fitili ateşe verdim...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
3 Ocak Neville Blore
13 Şubat Phillip Cam
23 Mart Vera Brent
3 Nisan Norman Owen
Son ismi duyduktan sonra Aileen radyoyu kapattı. Güldü. Sonunda doğru iz üzerinde olduğundan emin olmuştu. Bu psikopat tulumlu herifin onu böyle kolayca bırakacağı aklının ucundan bile geçmemişti. Notlarını toparladı ve acıktığına karar verdiğinde mutfağın kapısındaydı. Buzdolabının kapağını açıpta en sevdiği hazır sandviçleri içinde görmeyince hayal kırıklığıyla kapağı kapatıp portmantoya yöneldi. Montunun cebindeki bozuklukları saydı ve yeteri kadar olduğunu görünce sevindi. Botlarını giyip dışarı çıktı. Kulaklıklarını yerlerine yerleştirdi.
Biraz yürüdükten sonra marketin kapısından içeri daldı. Doğruca sandviçlerin olduğu reyona yaklaştı.
"HAYIIIRRR!" En sevdiği dolgulu olanlardan kalmamıştı. Tanrı onunla oyun mu oynuyordu? Önce sevindirip sonra bütün dünyasını başına yıkmak gibi?
Gözüne kasadaki esmer ilişti. Hatlarından gözlerini ayırmıştıki herifin ince parmaklarının arasında dükkandaki son sandviçin usul usul kendisini çağırdığını duydu.
"Pardon..pardon.Geçebilir miyim? Teşekkürler." Monty göz ucuyla Aileen'e baktı ve gülümsedi. Wow.
"Merhaba ben Aileen. Elinizdekinin ne kadar değerli olduğunu biliyor musunuz?" -Adamı baştan çıkarmaya çalışan Aileen- isimli gülüşünü sergiledi.
"Hayır beni aydınlatabilir misin?" Monty vücudunu ona döndürdü.
"Şey..O dükkandaki sonuncu sandviç ve ben her sabah onu yerim..."
"Hımm... Malesef bunu sana veremeyeceğim tatlım." Dudağı sağa kıvrıldı.
"Ama..ama..a.." Adam bir anda parayı uzatıp ödeme işlemini bitirdi ve hızla dükkandan çıktı. Aileen arkasından koşup arabasının yan koltuğuna yerleşti.
"Ne yapıyorsun?"
"Eğer o paketi bana vermiyorsan beni başka bir markete götürmek zorundasın." Aileen ciddi görünmeye çalıştı.
"Ve bu zorunluluk nerd-"
"SORGULAMA."
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu baş belasıda nerden çıktı? Tüm güzel kızlar çatlak mı olmak zorunda? Hemen eve dönmem gerekiyordu oysaki...
Çok riskliydi.
Dışarda bu kadar fazla duramazdım.
Hemen işini halledip daha fazla sorun yaratmadan susturmalıydım.
"Tekrardan, ben Aileen. Memnun oldum." Gülümsedi. Koyu yeşil gözler...Güzel.
"Monty. Memnun muyum pek emin değilim..." Adımı neden bu kıza söylemiştim? Kahretsin. Bir anda ağzımdan kaçmıştı. Konuşmamak için radyoyu sonuna kadar açtım. (Atlas Genius - Trojans)
İtiraz edecek gibi olduğunda suratına sert bir bakış yapıştırdım. Ağzını açmadı. Gördüğüm ilk markette durup inmesini işaret ettim. İnip sandviçini aldı.
"Teşekkürler."
"Ne?"
"Teşekkür ettim."
"NE?"
"TEŞEKKÜRLER."
"EVET,TAMAM."
Sesi biraz kıstım.
Hızlı bir dönüş yapıp ilk karşılaştığımız marketin önünde bıraktım.Hiç konuşmamıştık. Suratı asık bir şekilde arabadan inmişti. Ama şuan ondan daha önemli dertlerim vardı. Uğraşamazdım. Eve gidip yeni hedefimi belirlemeliydim.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
O adam Aileen'i böyle başından savabileceğini sanıyorsa çok yanılıyordu.
"Monty..." Aklında bu ismi sayıklarken takside Monty'nin arabasını takip ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sağalış
Algemene fictieMonty'i karanlığından ve geçmişinden kurtaracak masum ışık ona çok yaklaşmıştı. Ancak bundan ne Monty haberdardı ne de kurtarıcısı.