-Başlangıç-

96 5 2
                                    

İyi okumalar~

Kan.
Gözlerim çok mu kanlıydı?
Hayır!bu kan değil,sadece...beynimin kurduğu bir oyun.Evet bir oyun!

Sesler...çok fazla!
Sesimi kimse...kimse duymuyor.
Çığlıklar,kafamın dört bir yanına yayılıyor.Göğsümdeki ağrı kendini dahada belli etmeye başladı.Ciğerlerime istedikleri nefesi veremiyorum.Her nefesimde,nemli toprağı yutuyorum.Toprağın tadı tıpkı...tıpkı...

Kan gibi.

Sesler uzaklaşıyor.
Sesler gidince,neden...neden acıyı hissedemiyorum?Bu iyi bir şey mi?

Sadece hissettiğim,sıcak gibi teni yakan bu hakiki soğuk.

Vücudum bir kadavra kadar cansız ve bir o kadarda hissiz.

Kan,iki gözümü de mühürledi.Bu ebedi karanlık, gümüş kadehli masada oturmuş davetkâr bir şekilde beni bekliyor.

Ciğerlerim bana sırtını dönmüş tek bir nefes dahi istemiyorlar.Kaslarımı hareket ettiremiyorum.Kalbim baştandır yerinde değilmişcesine cansızlığını koruyor.Sanki bütün organlarım işlevini yitirmiş gibi.

Ama neden dilimdeki metalik tadı,bütün o ölü hücrelerimde duyumsuyorum?

Acaba, ölüm böyle bir şey miydi?

Bir şeyler ters gidiyor.Eminim.
Üzerimdeki yük her geçen saniye azalıyor.Peki neden bu metalik tat,damağımdaki yerini koruyor?

Tırnaklarım.

Tırnaklarım,bağımsızlıklarını kazanmak istercesine çekiliyor.Her sızlayışlarında aralarına giren toprağı hissedebiliyorum.

Bir an her şey,sessizliğin ve karanlığın en derin kuyularına düşüp kayboluyor.

Sadece gördüğüm,çok uzakta olmasına rağmen kendini belli eden,kısık ama bir o kadarda karanlığa meydan okuyan minik bir ışık.

Koşuyorum.
Işığa yaklaşıyor muyum belli değil.
O kadar karanlıkki ışık bile zor seçiliyor.

Işığın şekli, ben koştukça boyuna doğru uzamaya başladı.Aramızdaki mesafe azalır gibiydi.

Evet! İlerliyordum.

Bir an burnuma dolan metalik kokuyla karnım kasılmış hafif sendeleyip yinede ilerlemeye devam etmiştim.İlerledikçe nedense zemin,ıslak bir hâl almaya başladı.Bunu düşündüren,bileklerime sıçrayan ılık sıvılardı.Bedenim benden bağımsız tepkiler vermeye başlamıştı.

Ağzımın içi kaşınmaya başlamıştı.Aldığım herbir nefes genzimi öyle bir yakmaya başlamıştıki artık nefes alamaz hâle getirmişti beni.Tırnaklarım eskisi gibi sızlayıp yumruklarımı sıktığımdan dolayı derimi kesmeye başlamıştı.

Durmak istiyordum.Bu acı bitsin istiyordum.En önemlisi ise nefes almak istiyordum.Kan kokusu o kadar yoğunduki burnumun kenarlarındaki kuruyan kanları hissediyordum.Bacaklarım, benle olan bağlantılarını kesmişcesine ilerliyorlardı.Acı o kadar etkisini arttırmıştıki gözlerimdeki yaşlar yanaklarıma dağılmaya başlamıştı.

Işığın şekli değişmiş yanılmıyorsam bir insan vücudu şeklini almaya başlamıştı.Bacakları,kolları ve başı kendini belli etmeye başladı ama parıldadığından dolayı yüzü,neye benzediği seçilmiyordu.
Dahada yaklaştığımda,o tok sesi her yere yayıldı.Bu ses o kadar güçlü ve otoriterdiki ben daha ne olduğunu anlamadan dizlerim üzerine çöküp başımı eğmiştim.

"Sen, Kim Taehyung! Gerçek dünyada da böyle önümde diz çöküp bana itaat edeceksin.Karanlığın içinde sana yardım edecek kimse bulamayıp yine bana sığınacaksın.Aksi takdirde,taşıdığın bu kalbe ihtiyacın olmayacak."

Heartless TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin