BÖLÜM 4: Tanışma

29 1 0
                                    

Alexi bu sert sesin sahibini deli gibi merak ediyordu ama başını kaldıracak cesareti kendinde bulamıyordu. Kurumuş dudaklarını ıslatarak, bakışlarını ayak uçlarından bacaklarına çevirdi. Titredikleri elbisenin altından belli olmuyordu ama deli gibi atan kalbini ondan saklayamıyordu. Hızlı hızlı inip kalkan göğsüne baktı, gözlerini kırpıştırarak heyecanının geçmesini bekliyordu. 

Prens, ağzından çıkan her kelimenin anında, ikiletilmeden yapılmasına o kadar çok alışmıştı ki, karşısında duran genç kızın cesaretine şaşırdı. Ona bir adım daha yaklaşarak, tekrar etti.

-Yüzüme bak dedim.

Odayı dolduran güneş ışığı, Alexi'nin kızıl saçlarının üzerinde nefis duruyordu. Saçının bir tutamı gözünün hemen önüne düşmüş, dışarıya verdiği nefesiyle sürekli hareket ediyordu.

Prens, sabırsızca elini Alexi'nin yüzüne yaklaştırdı. Bir süre kızın tepki vermesini bekledi ama kız sesini çıkartmıyor yere bakmaya devam ediyordu. Biraz daha yaklaştırıp, uçuşan tutamı kulağının arkasına götürdü. Alexi başını şaşkınlıkla  ve hızlıca kaldırdığında, bir çift etkileyici mavi gözün ona baktığını gördü.

Ağzından çıkacak kelimeler adeta kendisiyle eğleniyordu.

-Ben, ben çok özür dilerim. Yani, aslında şey... Ben çok... heyecanlıyım efendim.

Sesi o kadar titrek çıkmıştı ki, kendisi bile bu sesin ona ait olmadığını geçirdi içinden. Sımsıkı tuttuğu elbisesinin kenarını bırakarak, prensin ittiği saç tutamına dokundu. Dili ağzının içine sığmıyordu sanki, derin nefesler almaya çalışırken prens şaşkın bakışlarla onu takip ediyordu. Genç kız, miğdesinde hissettiği bulantı hissine anlam verememişti. Azğından çıkacak tek yanlış kelimeyle bu şatodan kovulabilirdi ve Tanrı biliyordu ya; Alexi bunu hiç istemiyordu.

-Nereden geldin sen?  Seni daha önce hiç görmedim, prensin sesi ilgili ve gerçekten samimi çıkmıştı. Alexi, sesine daha çok özen göstererek yanıtladı.

-Batıdan. Batıdan geliyorum efendim.

Prens eliyle çenesine dokundu. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Karşısında heyecandan titreyen kıza daha dikkatli bakmaya çalıştı. Doğrusu batılılara hiç benzemiyordu.

-Batı krallığa çok uzak. Ama orada iyi kalpli insanlar olduğunu  duymuştum.

Alexi'nin gözlerinden bir hüzün gölgesi geçti. Yaşadığı yeri ve annesini terketmek hiç kolay olmamıştı ama buradaydı işte. Annesi ve babası için elinden gelenin en iyisini yapacaktı.

-Evet, diye adeta mırıldandı Alexi. Orada pek çok iyi kalpli insan var. 

Konuşurken, eli boynunda takılı duran zehirli toz kolyesine gitti. Annesinin verdiği bu kolye onun için çok değerliydi. Nedenini bilmiyordu ama  bu kolye ona bambaşka duygular hissettiriyordu. 

Prens gözlerini kızın gözlerinden aşağıya, parmaklarının arasında tuttuğu kolyeye çevirdi. Göz alıcı mavi tozu iyice incelerken boynundaki damarlar belirginleşmişti. Gözlerini kolyeden ayırmadan sordu. 

-Bu kolye. Değerli bir şey galiba. 

Sesi şüpheci çıkmıştı. Gözüyse hala kolyedeydi. Genç kızın göğsüne vuran güneş ışığı, beyaz teninin üstünde kolyeyi iyice merak edilesi kılıyordu.

Genç kız duraksamadan yanıt verdi.

-Benim için evet. Ama bir sarrafın çok para vereceğini sanmıyorum, dedi en içten gülümsemesiyle. 

LANETLİ ÖPÜCÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin