OPHELİA

741 82 175
                                    

Ah, ne mümkün adını adımsız anmak şu iğrenç dünyada

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ah, ne mümkün adını adımsız anmak şu iğrenç dünyada. Yada sensiz başlamak ölüm gibi bir güne. Ya ellerinsiz olmak! Sesinsiz kalıp çöle çevirmek dünyayı. Kokunu almayınca küsmek menekşelere, güllere. Ah teninsiz kalmak, dönmektir cehenneme, ölmektir, yanarken sönmektir usul usul.
Zira öyle işlemişim ki seni bana, öyle birleştirmişim ki bizi. Olurda düşersek ayrı gömmektir ruhumu canlı canlı toprağa.

Ah ben sana bağımlıyım sevgili! Ne çok senim, ne çok senmişim ben. Eylülün en soğuk günü bile fikrimde sen.

Perdenin gerisine vurmuş gün. Üşümekteyim. Yoksun, belkide ondandır titremelerim. Ölürüm sanıyorum, zira ölümü bekliyorum seviştiğimiz yatakta. Ah beni öptüğün yatakta, ölmeğe yatıyorum.
Şimdilerde alışıyorum titremeye.
Alıştıkça titremeye teninin esmerliğini tahayyür ediyorum. Saçının karalığı düşüyor gözlerimin önüne. Ne güzelsin, ne güzeldin. Gözbebeklerin değince irislerime dünyaları benim ederdin. Ah monsieur hatırlar mısın? Sarhoş olduğumuz geceleri. Dudaklarımdan içerdin şarabın en kızılını, delice dans ederdik, çiçeklerle bezediğimiz balkona çıkar bağıra bağıra şarkı söylerdik. Karşı dairedekiler "aile var" derdi. İnadına inadına öperdin beni. Esir ederdin dudaklarımı güzelliğine.

Sarhoş olurduk biz. Körkütük aşık, körkütük sarhoş. Şiirler söylerdin bana. Saçlarımı koyarken kulağımın arkasına. Yüzüme bakar esmerliğinin yansıdığı sesinle şiirler okurdun;

"Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun*"

Değiştirirdin şiiri. Senle, seninle sarhoş oluyorum derdin. Gülerdim. Öperdin ya beni ahenginin büyülediği şiirlere benzerdik.

Papatyalar dizerdin saçlarıma. Oysa çiçek bahçem sensin derdim aldırmazdın, yinede dolardı saçlarım papatyalarla.

Bahar kokluyorum der, başını gömerdin boynuma. Bilirim gözlerinin rengi değişirdi. Severdin kokumu. Ben senin kokuna sen benim koynumaydı işte. Ah sevgili, ah monsieur nede yakışırdı ağzına boğuk fransızca. Bir türlü öğretememiştin bana. Lakin itiraf ediyorum öğrenmek değildi umrumda olan, sırf sen konuşta beni büyüle diye öğrettirirdim ki zaten hiçbir zaman öğrenemedim. Bilemeyince kelimeleri, duvarları fotoğraflarımızla bezenmiş salonumuzda kovalardın beni. Kaçardım lakin sonra aşkına yakalandığım gibi yakalanırdım sana. Öperdin, tanrım koklaya koklaya öperdin. Bilirdin sevmezdim gıdıklanmayı lakin inadına, kahkahalarla seni seviyorum dedirtene kadar gıdıklardın beni.

Ellerin evi idi tenimin. Yolum idi gözlerin.

Ah esir ederdin beni şehvetine. Sürgün yesemde vazgeçmezdim beni çılgına çeviren şehvetinden.

Tutkuluydunuz, kusursuzdunuz. Ah monsieur. Bana ait olmadan evvel. Yalnızca benim gibi birine edebiyat öğretmekle yükümlü, belli bir ücret karşısında tutulmuş bir öğretmenken dahi güzeldiniz. Zira bana edebiyat öğretmekle kalmamış aşkı da yanında işlemiştiniz . Defterime eğik yazınızla yazdığınız şiirlerden, gül kokan gülümsemenizden, en çokta esmerliğinizin yansıdığı sesinizin penceresinden düşmüştüm aşka. Savunmasızlığımı kuşanmıştım lakin esir olmuştum sana.

 𝙊𝙥𝙝𝙚𝙡𝙞𝙖 | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin