Melina burnuna gelen kızartma kokusuyla, havayı koklayarak gözlerini açtı. Yatakta gerinerek doğruldu.Babasının kahvaltı için patates kızarttığını anlayınca, hemen kalkıp elini yüzünü yıkadı. Havluya yüzünü sildikten sonra aynaya bakıp:
" Bugün yine premsesler gibiyim, oyy ne tatlıyım. Patates kızartmasını hak ettim . Koşup yemeliyim." dedi aynaya da birden fazla öpücük atıp, koşarak merdivenlerden indi. Evin arka tarafından bahçeye açılan kapıya yönelerek bahçeye girdi.Bahçeye girdiğinde babası kahvaltı masasını hazırlamış, bardaklara çayları döküyordu. Melina hemen masaya oturup sevinçle ellerini çırptı.
"Günaydın babacığım." dedi sandalyesinde ayaklarını sallayarak sevimli sevimli baktı babasına.Davut Bey de Melina'nın karşısına oturdu, bakışlarını da kızına çevirip "Günaydın prensesim, bakıyorum da keyfi yerinde benim prensesimin " dedi.
"Evet çünkü sarayımızın kralı biricik prensesine patates kızartmış çok mutlu oldum. " dedi yüzündeki şımarık çocuk edasıyla. Babasıyla sohbet ederek bitirdi kahvaltısını. Oyuncaklarını koyduğu arabasını da alıp babasıyla beraber çıktılar evden.
Evlerinin yanında 7 katlı binada balıkçı Turgut ve ailesi oturuyor. Turgut Bey de eşi Hatice hanım da pek bir düşkün oldukları için evlatlarına hepsini yanlarında tutmak istemişler. Gelinlerle damatlar için kabullenmek zor olsa da mahalleliyi ve mahalleyi sevince onlar da gitmek istememişler her çocuk için bir kat çıkılınca da koca bir bina diktiler.
Turgut reis de çıkınca hep beraber ilerlemeye başladılar.
"Günaydın Melina kızım, nasılsın bakalım " dedi Turgut reis Melina'ya bakıp.
"Günaydınların kocaman olsun koca göbekli Turgut Reis, ben çok iyiyim ama bebeğim hasta o iyi değil doktora götürüyorum onu. " dedi arabasının içinden siyah saçlı mavi gözlü kocaman bir oyuncak bebek çıkarıp kucağına aldı. O sırada okulun bahçesini temizleyen emeklisine az kalmış Adile öğretmen duydu konuşmaları.
"Melinacığım kuzum Melisa bebek mi hasta, oldu neyi varmış? " dedi endişelenmiş gibi yaparak. Melina'nın üzülmesini mahallede kimse istemiyordu . O mahallelinin hiç büyümeyecek yaramaz kızları olmuştu.
"Öğretmenim kolunu bükmüş sanırım kırık, birde üşüttü galiba beti benzi soldu aynı fitnebaz Naciye teyzeye döndü yüzü." dedi kıkırdayıp gülerek .
Okulun yan tarafındaki evden muhtarın hanımı Emine çıktı bu sefer dışarı.
"İlahi kızım o fitnebaz karı duymasın, nerden de geldi sabah sabah aklına? " dedi bir yandan kahkaha atıp bir yandan da Melinaların yanına geldi.
"Ne yapayım Emine teyze gıcık oluyorum fitnebaza bana hiç şeker vermiyor. Geçen gün top oynarken topumuz onun kafasına geldi diye süpürgeyle kovaladı cadaloz." dedi ellerini göğsünün üstünde birleştirip burnunu havaya dikti.
Davut bey hafif kaşlarını çatıp işaret parmağını salladı"Kızım çok ayıp, deme öyle şeyler prensesler kötü konuşmaz, demedim mi ben sana" dedi .
Melina suç işlemiş çocuklar gibi başını önüne eğip ayağıyla da daireler çizerek konuştu" Özür dilerim baba senin yanında kötü söz yok." dedi
"Bak sen, kızım tek bana özel değil hiç söylemeyeceksin!" dedi.
Melina oyuncak arabasını alıp hızlı hızlı ilerlerken babasına da "Söz veremem kiiiiii... " diyerek kaçtı.
Koşar adım meydana geldi sağ tarafında kahveyi yeni açan kahveci Veysel'i görünce
"Günaydın Veysel amca çayın demli, şeytanın bol, Nejla teyzenin de dırdırı az olsun." dedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLAPTA PEKMEZ (ARA VERİLDİ)
Humor24 yaşında olmasına rağmen çocukluğundan bir adım öteye gidememiştir Melina. Mahallenin çocukları onun en yakın arkadaşları. Dışarıdan görenler için çocuk akıllı bir deli ama babası için o dünyanın en güzel mucizesi. Yağız Armağan , genç yaşına r...