Ne çetin savaş bu Ya Rab!
Ölüm bile korkuyor!
18 Mart Çanakkale Zaferimiz kutlu olsun.
*****Hiç kimse bir saniye sonra ne olacağını bilemezdi. Emir Üsteğmen, birkaç dakika önce kardeşinin yaşadığını öğrenmişti, şimdi ise kanlar içinde kollarının arasında yatan kardeşine bakıyordu.
"Bitti, kaybettiniz Üsteğmen." Emir Üsteğmen başını yavaşça çevirdi. Demir kadar sert ifadesi ile düşmanının mavi gözlerinin içine baktı.
"Atatürk 1934 yılında Anzak törenleri sırasında bir mesaj göndermiş." Teo böyle bir cevap beklemediği için şaşkınlıkla Emir Üsteğmen'in koyu mavi gözlerinin içine baktı.
"Ne diyorsun Üsteğmen?" Emir Üsteğmen sözlerine devam etti.
"Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." Memo, Emir Üsteğmen'in bu sözlerinden sonra gülmeye başladı. Teo kırmızıdan mora dönmüştü. Silahını belinden çıkardı. Emir Üstegmen'in başına doğrulttu. Emir Üsteğmen korkusuzca karşısında renkten renge giren Teo'nun mavi gözlerinin içine baktı.
Bozkurt Timi, Çanakkale Zaferinin 105. Yılını kutlamak amacıyla Anıtkabir'e geldiler. Önce saygı duruşunda durdular, sonra İstiklal Marşını okudular. Erdem Albay günün önemini anlatan konuşmasına başladı.
"Çanakkale Savaşı Türk tarihine altın harflerle yazılmış bir savaştır. Türk Milleti bu savaşta çok sayıda insanı kaybetmiştir. Çanakkale savaşı, Türk tarihi açısından son derece önemli bir savaştır. Çanakkale savaşı tarihe tarihin en kanlı savaşıdır diye geçmiştir." Erdem Albay ellerini arkasında birleştirdi. Gökyüzü mavisi gözlerini bütün timin üzerinde gezdirdi. En son Ayla Yüzbaşının koyu kahverengi gözlerinin içine baktım.
"Daha on beşlerinde nice evladımız ellerine silahlarını alıp cepheye çıkmıştır. Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır bunu o zaman gösterdik. Düşmana Gelibolu geçilmez dediler. Canlarını feda ettiler, düşmanı geçilmediler. İşte biz böyle kazandık."
Ferda hızla ayağa kalktı, kızının bir soru daha sormasına fırsat vermeden odadan koşarak çıktı. Asansöre binmek yerine merdivenlerden hızla indi. Rüzgar yüzünü yalayıp geçti birbirine girmiş kumral kahverengi arası saçları kamçı gibi yüzüne çarptı. Şiddetini artıran yağmur taneleri yüzüne damlarken kendini yine geçmişte buldu.
"Ferda." Kolundan tutulup geriye doğru çekildi. Öfkeyle harmanlanmış ela gözler, kan kırmızısına dönmüş gökyüzü misali mavi gözlerini buldu. Ferda duygularını açıkça dile getirmeye başladı.
"Yine böyle yağmurlu bir günde Serdar'a olan duygularımın farkına varmıştım. Yağmur taneleri özgürlüğünü ilan ederken, ben de özgürlüğümü ilan ediyordum Serdar'ın gözlerinin içine bakarak." Derin bir nefes aldı geriye doğru adım attı, Sedat'ın eli havada kalakaldı. Ferda dizlerinin üzerine çöktü.
"O günden sonra attığım her adım anlamlı gelmişti gözüme. Günlerce sorduğum 'neden' sorusuna bir cevap bulmuştum. Ben Serdar'a, Leyla misali, aşkı uğruna kendini hançerleyen Aslı misali kör kütük aşıktım." Genç kadın hıçkırarak ağlamaya başladı. Bütün öfkesini atmak ister gibi yerde biriken yağmur damlalarına yumruk atıyordu. Her bir darbede su sıçrıyordu.
"Ben de bu yağmur damlaları gibiyim. Her vuruşumda nasıl sıçradıklarını görüyor musun? Bedenime saplanan her hançerde ben de bu damlalar gibi oluyorum işte. Yoruldum artık, viraneye dönmüş şehir gibiyim aldığım her bir darbede yolunu kaybeden tüccar gibi ışığımı kaybediyorum." Sedat dizlerinin üzerine çöktü, Ferda'yı kollarının arasına aldı. Ferda, Sedat'ın omzuna başını koydu. Hıçkırarak ağlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Sağolsun
ActionEledim eledim höllük eledim, Aynalı beşikte canan bebek beledim. Büyüttüm besledim asker eyledim, Gitti de gelmedi canan buna ne çare, Yandı ciğerim de canan buna ne çare. Bir güzel simâdır aklımı alan, Aşkın sevdasını canan sineme saran. Bizi kınam...