8.BÖLÜM

202 12 4
                                    

ÖZET

"Alya!"

"Abiciğim." Diye sevimli bakmaya çalıştım. " Kim senin bu abin?" Diye soran Melek, arkaya baktığında olduğu yerde kaldı.

"Mirza!"

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Akşam avluda herkes kahvesini içerken abim ve annemin bana dik dik bakmasıyla rahat oturamıyordum. Sanki kötü bir şey yaptım te allam ya! Yani alt tarafı bir arkadaş edinip onunla bir şeyler içecektim,Melek'e de ayıp oldu ya. Bir dakika Melek mi? Gözlerim direk abime yöneldi çünkü Melek'le ikisi birbirini tanıyordu. Dedemler yatmak için ayağa kalktıktan sonra babamlarda ardından kalktı. Hemen abimin yanına uçarak dibine oturdum.

  "Dökülünüz Mirza bey" diyerek heycanla ne diyeceğini bekliyordum. Elime içtiği kahve fincanını tutuşturduktan sonra omzumu sıvazlayıp ayağa kalktı.

"Allah yardımcın olsun fıstık" diyerek eve doğru yürümeye başladı. Niye ki bu bana niye böyle dedi şimdi? 404 error vermeye başlarken peşinden bağırarak koştum.

"Abiiiii!" tam arkasını dönmüştü ki çarptığım için elimdeki kahve fincanı suratına yapıştı. İşte şimdi abimin biraz önce 'Allah yardımcın olsun' dediği andaydım. Bir üstüne dökülen kahveye bir de bana dik dik bakarken gülümsemeye çalıştım, bir şeyler düşünmeliydim. Aha buldum!

"Ayy şu yerdeki Derya mı?" diye abimin gözlerini o tarafa yönlendirirken direk odama uçuş yaptım. Abim arkamdan bağırırken kapıyı kilitlemekle meşguldüm tam kilitedim, abim yumrukla kapıya vurmaya başladı.

    "Ulan Alya aç şu kapıyı sorucam ben sana!" diye bağırırken ben sırıtmakla meşguldüm. Elimde anahtarı sallayarak

  "Ah be kızım nesin sen süper zeka mı he, hayır yani sanki ben dedim gel elime fincanı tutuştur diye dedim mi demedim yani desem şimdi dökmezdim hayır yani o da çarpmasaydı bana, onu da mı ben dedim yoo. İyi geceler abiciğim rüyanda beni gör hemii" diyerek yatağıma deniz misali dalış yaptım.

    "Sabah ben sana sorarım ama!" diyerek kapıya bir yumruk daha atıp gitti.

  "Hayır yani hem suçlu hem de gelmiş birde kapıya vuruyor yazık değil mi o kapıyada niye yadırgıyorsun ki ikinizde aynı türdensiniz öküz ne olacak hiç anlayış kalmamış" neyse diyerek uykuya attım kendimi...

~~~~~~~~~~~
Sabah gözlerimi açtığımda ne beni çağıran bir anne, ne de bir gürültü. Saate baktığımda 11'di.

   "Allah'ım öldüm de benim mi haberim yok? Yani bu saatte beni kaldırmayan bir anne ya melektir ya da ben ölmüşümdür" şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Yüzümü falan yıkayıp aşağı indiğimde, evde Derya'dan başka kimse yoktu. Halıları toplarken yanına gittim.

   "Derya abla bizimkiler nerede?" diye sorduğumda bana dönerek gülümsedi.

  "Canım köyden biri vefat etmiş oraya gitti hepsi" diyerek işine devam etti, aklına bir şey gelmiş gibi tekrar bana döndü.

   "Kahvaltını hazırladım soğutmadan ye" dedi. Teşekkür ederek masaya gittim. Biraz(!) yedikten sonra üstümü değiştirip konaktan kaçtım.

  Melek'i arayıp biraz olan bitenle ilgili konuşmak istiyordum ama ne numarası vardı ne de iletişime geçebileceğim başka bir şey. Tek başıma karşımdaki muhteşem manzarayı izliyordum haftaya okula gidecektim. Hava daha kararmamıştı annem burada olduğumu öğrense keserdi. O günden beri daha da tedbirli davranıyorlardı. Bir türlü anneme ne olup bittiğini soramamıştım. Telefonun çalma sesini duyunca direk çantama baktım ama bu benim zil sesim değildi.

BİR TÖRE HİKÂYESİ (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin