Sabahın köründe öten mesaj geldisi...açtım. Beklediğim mesaj bu değil dedim...Sular kesilecekti, sular tam 24 saat kesilecekti..lavaboya koştum, 24 saatlik su kesintisi başlamıştı.
Yemek yapmak için dünden aldığım ıspanağa baktım. Çamurunu bir odaya akıtsam toprak ağası olurum diye geçirdim içimden...yarım kilo ıspanağı yıkarken harcadığım suyun bir baraj dolduracağı abartından uzaklaşıp ve depodaki suya güvenip ıspanağımı yıkamaya başladım.
Tek tek...sap sap..yıkama işlemim bitince ıspanaklardaki renk değişimini farketmek için resim öğretmeni olmanıza gerek yok..hatta o kadar abartırım ki, banyodan bir kese getirip yeşil yaprakları keselesem ancak temizleneceklerine inanırım, fakat kesenin yeterince temiz olmadığını düşünür, vazgeçerim.
Yeşil yapracıkların arasında bir kırmızı benek..bir kırmızı üzeri siyah benekleri olan bir benek...elime aldım, baktım, sevdim, okşadım...bir uç uç böceği..ama sanırım uçma uçma böceği olmuş, hareketsiz...Onu depoda azalan, lavabomdaki leğende çoğalan suyun içine yavaşçacık bıraktım, ıspanaklarıma döndüm...ana! böceğim uç uç olamamış ama yürü yürü olmuş,,nasıl sevinç bendeki, nasıl bir hayat kurtarmış edaları, nasıl bi kasılmalar...hemen elimi böceğime yatak yaptım, balkona çıkardım ki güneşlensin, kemikleri ısınsın..yok, o yürüyecek...o parmaktan bu parmağa..ıspanaklı börek yapıcam dedim kulağına..ne demek uç uç böceğinin kulağı da mı varmış? elbette var...yani bişeyin var olabilmesi, ancak onu görebilmemize mi bağlı..çok kızdım...böceğimi balkondaki nanelerin üzerine bıraktım, "bak dedim, seni suya atmasaydım şimdi ölmuştün, tamam, su hayattır filan ama, sonunda canlanmanı bana borçlusun, burdan ayrılma, uçarsan ölürsün" dedim..ona baş parmağımla tehditkar bi şekilde "tamam mı ulan" diye bağırdım... uç uç böceğinin cinsiyeti de mi olurmuş da ne demek? siz farkedemiyosunuz diye cinsiyetsiz mi olsun böceğim? Onu bir nane yaprağına oturttum, ıspanaklarıma döndüm.
Daha bir milyon ıspanak varmış gibi geldi bana, topu topu yarım kiloydu oysa..."o ıspanaklı börek yapılacak kızım!" diye bağırdım kendime..ben bazen bağırırım biraz :)
Ana! ıspanaklarımın arasında bir kırmızı benek, kırmızının üzerinde siyah benekleri olan bir benek..sen dedim, benden önce nasıl gelebildin buraya... balkonda güneşlenesin diye bırakmıştım oysa..
balkona çıktım...uç uç böceğim nane apartmanında o daire senin bu daire benim geziyor.. içeriye döndüm..öbür uç uç böceğini elime aldım, yorgundu... gözlerini açamıyordu..onu da tıpkı diğeri gibi koca bir leğen suya bıraktım...musluktan damlayan su, leğendeki suyu hareketlendirdi..uç uç böceği oralı bile olmadı...sen ölmüşsün arkadaş dedim ona...alıp onu da nanelerin içine bıraktım, kaplumbağa gibi ters döndü..düzelttim..ıspanaklarıma döndüm
aradan ne kadar zanman geçti..ben ıspanakları mı yıkamıştım, ıspanaklar mı beni bilemedim, üst baş topyekün su...
balkona çıktım...
nasıl da gürleştiğini yeni farkediyormuşum gibi, saksıya uzandım;
hımm..nane,..alayım bi dal dedim...
uç uç böceğimi, yeşil nane yapraklarını tavaf etmeye devam ederken buldum..
en tepedekine ulaşmaya çalışıyordu...
uçmuyordu...yürüyordu... çünkü hemen arkasında
yürümekte zorlanan, ama yürümeye kararlı bir uç uç böceği daha vardı...
evet dedim...Kasım'ı bilmem ama, Aralık'ta aşk böyle bişey olmalı.