O akşam uyuyamayacağım bir gerçekti. Çünkü aklım otomatik pilota geçip kontrolden çıkacak ve kendi kendine planlar yapmaya başlayacaktı. Ayıkken planları yapmak daha iyi olurdu. Bu yüzden eve dönmedim. Çıkarken Olivia ve Tom'a biraz yürüyüşe çıkacağımı söylemiştim. Ama çıktığımdan itibaren birkaç saat geçmişti. Bu yüzden merak edip, sesli mesaj bırakmışlardı. Mesajları dinledim, ama onları geri aramadım. Onlar da Smith'i aramış. O da beni hiç görmediğini söylemiş. Bu yüzden plan olduğu gibi işliyordu.
Uzun süre o kanlı duvarları olan odada düşünüyordum. Smith'in merdivenlerden indiğini duydum. O tarafa baktığımda mutlu olduğunu görmüştüm. Neden mutluydu ki?
"Az önce evi dinliyordum." diye girdi söze. "Adres kağıtta yazıyor. Konuştuklarına göre bu adresten bir para toplama, uyuşturucuyu verme işlemi gerçekleşecekmiş. Cesedi oraya bırakabiliriz."
"Bir dakika..." diyerek sözünü kestim. "Senin dediğine göre bütün parayı ver, uyuşturucuyu al işlemi o ses kayıt cihazı yerleştirdiğin kulübe tarzı yerde yapılıyordu hani?"
"Evet, eğer şebeke içi bir transferse orada oluyor." diye yanıtladı. "Ama bu farklı bir olay. Adam iki çuval kokain satmak istiyor. Çalıntı bir mal. Vereyim de kurtulayım havasında yani. Onlar da adama buluşma yerlerini gösteremez herhalde, değil mi? O yüzden başka bir yerde yapacaklar bunu."
"Peki şu an aklındaki taslak plan nedir?" diye sordum.
"Silahlı ve maskeli bir şekilde oraya gidip adama silah doğrulturuz, adama 'anlaşma iptal, toz ol buradan' deriz. Sonra da buluşma yerine cesedi bırakırız." dedi.
"Bana şu kaydı dinlet, o az önce dinlediğini." dedim ben de.
Kaydı başından sonuna kadar dinledim. Aralarında bu adam hakkında konuşuyorlardı. Bir saat içinde yola çıkacak olan bir adam vardı Kartel bozuntularından. Çuvalları adamın arabasından alıp, bagaja para çantasını koyacaklarmış. Bu aklıma daha iyi bir planın gelmesini sağladı.
"Şu çuvalları getirecek olan adamı öldüreceğiz." dedim. "Sonra onun üstüne 'çuvallar bagajda' yazacağız. Ardından bagaja cesedi koyacağız. Nasıl fikir?"
"Adamı öldürmemize gerek yok!" diye bağırdı. "Neden bu kadar..."
"Gerekiyor." diye sert bir ifadeyle çıkıştım. "Bir uyuşturucu şebekesiyle anlaşma yapacak olan adam sence silahsız mı gelir? Biz ona silah çekersek, büyük ihtimalle kaçmak yerine ateşle karşılık verecek. Tabi biz onu önce harcamazsak."
"Lanet... Lanet olsun, tamam!" dedi, sinir küpüne dönmüştü. Bu işi olabildiğince az kişiyi öldürerek bitirmeyi istiyordu. Ama karavanı vermiştik ona, daha ne olsun?
...
Adamlar buluşmak için gerçekten de ıssız bir yer seçmişti. Küçük bir kasabanın kuyusunu görüyordum. Yakınımızdaki tek medeniyet buydu. Ha tabi, içi boş ahırları saymıyordum. Ahırların arkasında bir araba park edilmişti. Karavanla oraya yavaş bir şekilde girdikten sonra aynı anda arabadan çıktık. Bir tek bende silah vardı. Ve ne olur ne olmaz diye Smith'e de bir bıçak vermiştim. Şu adamın göğsüne işareti çizmek için kullandığım bıçağı yani. İkimizde de kar maskesi vardı, ayrıca ben neden yaptığımı bilmiyorum ama kapşonumu da başıma geçirmiştim.
Arabadan indiğim gibi silahımı çıkartıp etrafa baktım. Smith de arabanın içine bakıyordu. Etrafa tamamen baktıktan sonra başımla 'kimse yok' işareti verdim, o da aynı işaretten verdi. Neden sessiz konuştuğumuzu anlamıyordum, zaten karavanın sesi geldiğimizin bir habercisiydi sonuçta.
Ardından bir sıvı sesi duydum. Kast ettiğim şey, biri bir şeyi döküyordu. Bir bardaktan su boşaltıyor, veya onun gibi bir şey işte. Kulaklarımı tamamen sese odaklayarak nerden geldiğini anlamaya çalıştım. Sonrasında da ahırın içinden bir "Ooh..." sesi geldi. Biraz garipleşmişti olay, kulağımı ahıra yakınlaştırdığımda bir fermuar sesi duydum. Onun ardından da saman yolda yürümekte olan insanın ayak sesleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Teen FictionTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...