Sabah olduğunda Ayşegül fazlasıyla erken uyanmıştı. Odasından çıktığında evde hiç ses yoktu.
O da sahil kenarında yürüyüş yapıp,eve dönerken de ekmek vs. almaya karar verdi.Sahilde yürürken bir anda durdu ve sadece denize baktı.
Ne güzeldi o sabah deniz. Masmavi, gökyüzü gibi. Ama değil.
Gökyüzünde kaybolmak için uçmanız, bir fedakarlık yapmanız gerekir.
Ama deniz öyle midir? Denizin derinliklerinde öylesine kalabilirdiniz.Ozan, gökyüzü gibiydi. Ayşegül onun içini, kendisini görmek için fedakarlık yapmış, beklemişti.
O düşüncelere dalmışken ona seslenen sese doğru döndü.
O kız, Sinem. Ozan'ın gözyaşlarının nedeni.
İçi birden sinir doldu, oysa ne huzurluydu az önce."Buyrun?" dedi ters ters Ayşegül.
"Şey, sanırım siz Ozan'ın arkadaşıydınız. O nasıl? Uzun zamandır görmüyorum onu."
Kızın sahte samimiyeti ve tatlı görünmeye çalışması midesini bulandırdı Ayşegül'ün.
Onu denemek istedi.
"Siz nesi oluyorsunuz Ozan'ın?" dedi bilmiyormuşcasına.
"Ben Sinem,"
Elini uzattı, ama Ayşegül tutmadı.(yazar burda ayşegülle gurur duyuyor. :d)
"Ben Ozan'ın eski bir arkadaşıyım. Çok iyi anlaşırdık! Dün ne oldu hiç bilmiyorum." dedi Sinem şaşkın şaşkın.
Ayşegül şimdi iyice sinirlenmişti.
"Hıh! Öyle mi? Sen ne sahte bir insansın kızım? Gelip bir de bana yalan söylüyorsun, Ozan'a söylediğin yalanlar yetmiyormuş gibi!" dedi hiddetle.
Son söyledikleri canını yakmıştı içten içe.
"Bana bak seni bir daha Ozan'ın yakınında görmeyeyim! Onu bir daha kırmana izin vermem!"
Sinem de hiddetlenmişti.
"Sanane ya? Hem sen nereden biliyorsun olanları? Sen kim oluyorsun da benimle böyle konuşuyorsun, sen kimsin!?"
Ayşegül ondan iğrenircesine bakıp arkasını dönerken;
" Ben onun arkadaşıyım!" dedi.
Ama tam karşısında Ozan'ı görmek, onu şok etti.
Ozan duymuştu!Ayşegül de Sinem de Ozan'a bakıyordu.
Ama Ozan sadece Ayşegül'e bakıyordu.Ayşegül, Ozan'ın kızacağını düşündü.
Ama düşüncelerini yarıda bölecek şey tabii ki Sinem'in sesiydi."Ozan! Görüyor musun? Arkadaş dediğin kıza bak! Kesin aşık bu sana! Kim bilir senin daha kaç arkadaşına böyle bağırıyor?" dedi sahte sahte.
Ayşegül şok içinde ona bakarken.
Ozan Ayşegül'ün elini tuttu ve
"Buradan gidelim." dedi.Tam giderlerken Ozan arkasına yarım dönüp, Sinem'e bakmadan;
"Bu arada sen benim arkadaşım değilsin.
Karanlık geçmişimden davetsiz bir misafirsin." dedi.Ayşegül gururla ama hala elini tutmasının şokuyla Ozan'a baktı.
Ve arkalarında şok içinde bir Sinem bıraktılar.
Giderlerken Ozan hala Ayşegül'ün elini bırakmadığını fark etmemişti.
Bir çiçekçinin yanından geçiyorlarken çiçekçi Ozan'a seslendi.
"Abicim alasın şu güzel sevgiline bir gül ha?"
Ozan 'sevgili' olduklarını nerden çıkardığını düşünürken ellerini gördü.
Ayşegül bırakacağını sandı ama Ozan bırakmadı."Ver ablacım bir tane." dedi.
Ayşegüle uzattı."A-ama Ozan bu ne için?"dedi Ayşegül. Şoku ikiye katlanmıştı.
Ozan Ayşegül'ün gözlerine baktı.
"Benim bir daha kırılmama izin vermediğin için."
Gülümsediler.
"Ablacım ne kadar benim borcum?"
Kadın gülümseyerek;
"Bu gül bendendir. O güzel sevginize hediye olsun!" dedi.İkisi de çiçekciye gülümseyip eve doğru yürüdüler.
Kapıya geldiklerinde içerden tabak sesleri geliyordu. Demek ki sofra kuruluyordu.
"Kurt gibi acıkmıştım ha-
Ozan tam içeri girecekken Ayşegül hala tuttuğu elinden onu çekti."Ozan el ele girmemiz sence de yanlış anlamalarına sebebiyet vermez mi?"
Ozan ellerine bakarak.
"Haa evet. Şey, bırakalım o zaman?""Tamam.."
İkisinin de içinden gelmeden bıraktılar ellerini ve içeri girdiler.
"Nerdeydiniz lan siz yine?" dedi Safa.
"Anaa bunun elinde çiçek var!" dedi Cemile heyecanla.
"Çiçekci bizi manita sandı. Bir şey yok." dedi Ozan. Ama herkes hala sırıtıyordu.
Ayşegül de gülü vazoya koymak için yukarı çıktı.
Gülü vazoya koyup ona şöyle fısıldadı;"Sen hiç solma olur mu?"