Odama dönüp birazcık dinlendikten sonra birkaç saray işiyle daha ilgilenmek için odamdan ayrılmıştım.
İlk başta annemin yanına uğradım ve birazcık onunla sohbet ettim.
"Saraya yeni askerler gelmiş anne."
"Evet geldiler. Biliyorsun ki eski sarayda artık eğitimler ve asker seçimleri yapılıyor. Yeterince iyi olanlar da buraya gönderiliyor."
"Bugün askerlerin yanına indiğimde yeni birkaç askeri fark ettim de, ondan sormak istedim."
"Senin askerler ile çok ilgilenmene gerek yok, kendini fazla yorma. Bu işi ben ve Jace yapıyoruz zaten."
"Jace'e bu konuda güvenmiyorum."
"Güven ya da güvenme, o senin abin. Sorumluluk alma konusunda senin kadar iyi değil ama benim sözlerimi dinleyip yerine getirmek konusunda çok iyidir. Sen de birazcık kendini dinlendir, çok fazla yükleniyorsun kendine."
Başımı tamam dercesine salladığımda uzanıp elimi tuttu.
"En son ne zaman birisiyle birlikte oldun?"
"Bir ayı geçmiştir; anne ben kızlardan zevk almıyorum bunu daha önce de söyledim sana. Gönderdiğin kızlar ilgimi çekmiyor."
"O zaman erkekleri dene. Haremde sadece kizlar yok biliyorsun. Erkekler de var."
"Evet deneyeyim de insanlar dedikodumu yapmaya başlasınlar öyle değil mi?"
"Senin yatağına giren kimse dedikodu malzemesi yapılmayacak. Buna emin ol."
"Haremden birisini istemiyorum." Dedim kararlı bir şekilde konuşup. "Ben beni rahatlatacak birisini yatağıma almak istiyorum. Haremdekilerin hepsi ilk andan dedikoduya başlayan ve kendini beğenen tipler. Onlardan hoşlanmıyorum."
"Kimi istiyorsun o zaman?"
"Ona ben karar vereceğim."
"Saray halkından birisi olacaksa dikkat et, onlar haremdekilerden daha gözü açık kişiler."
"Aslında ben... yeni gelen askerlerden birisini gözüme kestirdim." Dediğimde annem gülümsemişti.
"O yüzden bana onlar hakkında soru sordun demek. Sen yine de dikkatli ol, yanlış bir şey yapıp kendini tehlikeye atmanı istemiyorum."
"Biliyorsun anne, ben her zaman dikkatliyim."
...
Gece güzel bir uyku çektikten sonra kardeşlerim ile keyifli bir kahvaltı yapmıştım.
"Jace, bugün askerleri denetleme işini ben yapacağım. Sen bugünlük dinlen."
"Cidden mi? İşte buna çok sevindim. Gidip Clary ile uğraşayım biraz." Deyip gülmeye başladı Jace.
"Kızın çok sinirini bozma."
"Onu 45. Kez yatağa atmaya çalışıp başarısız olacağım, çok sinirini bozmam merak etme. Ama o benim sinirimi bayağı bir bozacak gibi duruyor."
"Ne zaman pes edeceksin?"
"Başardığım zaman."
"Belki de kızın hayatında birisi var, ya da aklında. O yüzden seni reddediyor olamaz mı?"
"Olamaz, kesinlikle inadından yapıyor. Ama inat severim, bilirsin."
"Jace.. acaba kızın inat yapma nedeni her gece yatağından farklı bir kızın çıkması olabilir mi ne dersin? Onlardan birisi olmak istemiyor ve bu gayet normal bir durum."
Jace bir süre düşünür gibi durdu ki onun düşünmesi çok nadir olan bir şeydir. Kayıtlara geçmesi lazım kesinlikle.
"Merak etmesin, onu birkaç kez yatağıma alabilirim."
"Ne? Dediğim şeylerden bunu mu çıkardın sen? Cidden akıllanmaz herifin tekisin." Diyerek yürümeye başlamıştım.
"Ne? Bunu demek istemedin mi yani?"
"Jace... kız senin için özel olmak istiyor olabilir. Sıradan birisi olmak zaten öyle bir kıza yakışmaz. Bu yüzden ısrarcı olma ona karşı. Eğer cidden istiyorsan da, bunun altında başka bir neden olabilir. Sen kimseyi bu kadar ısrarcı istemezsin."
"Altında bir neden yok, sadece işi inada bindirdim hepsi bu."
"Pekala, sen bu kafayla gitmeye devam et. Bakalım ne zaman patlayacaksın?"
....
Askerlerin eğitim yaptığı yeri özel olarak babam düzenletmişti ve gerçekten iyi bir düzeni vardı.
Babam her sabah erkenden kalkar, askerleri bizzat denetler, eksiklerini belirler ve onlarla yakından ilgilenirdi. Bir krallığın ayakta kalmasının en büyük etkisinin askerler olduğunu söylerdi hep. Kral ne kadar iyi olsa da askerler ona sadık olmadığı sürece o Krallık ayakta kalmaz derdi.
Bu yüzden askerler babama sonsuz saygı ve bağlılık duyardı. Belki onlarla Jace'in değil kendimin ilgilenmesini de bu yüzden istemişimdir.
"Bak Raphael, kılıç konusunda ne kadar iyiyim. Demiştim sana."
Yandan gelen ses dikkatimi çektiğinde o yöne doğru bakmaya başladım. Konuşan Magnus'tu ve yanındaki askerle konuşuyordu.
"İyi olduğunu zaten biliyorum Mags ama çok sakarsın. Kılıcın üstüne düşüp kendine öldürmenden korkuyorum bazen."
"Öyle bir şey yapmam." Deyip düşünür gibi durdu Magnus. "Yoksa yapar mıyım?"
Raphael onun bu tepkisine gülerken Magnus da gülmeye başlamıştı. Sonrasında Raphael beni fark etti ve Magnus'u susturmak için onu dürttü. Magnus da beni fark edince anında susmuştu.
"Şamatanız bitti mi beyler?" Dediğimde ikisi de sessiz kalmışlardı. "Bitmediyse denetime sonra devam edebilirim."
"Prensim üzgünüz." Dedi Raphael denen asker konuşarak. "Biz Prens Jace'i bekliyorduk. Genelde o gelir denetime."
"Bundan sonra ben geleceğim asker, bununla ilgili bir problemin mi var?"
"Hayır... hayır ne problemim olabilir ki?"
Gözüm Magnus'a kaydığında çekingen biz yüzle karşı karşıya gelmiştim. Ve nedense bu yüz ifadesi çok hoşuma gitmişti.
"Birileri laflarıma alınmış gibi." Dediğimde başını kaldırıp bana baktı.
"Alınmadım. Sadece... ben... çok konuşuyorum. Bu yüzden azar yedik, yine. Yoksa Raphael normalde konuşkan birisi değil ama benim yüzümden hep azar yiyor."
"Tamam anladım, çok uzatmana gerek yok."
Magnus sessiz kalırken Raphael'in elini onun sırtına koyduğunu fark etmiştim. Bu ikisinin arasında ne gibi bir samimiyet vardı merak ediyorum.
"Denetim öncesi konuşmak yok, beni beklerken saygılı bir şekilde beklemenizi istiyorum. Anlaşılmayan bir şey var mı?"
İkisi de cevap vermeyince hafifçe gülmüştüm.
"Güzel... ve Magnus. Seninle denetim sonrası biraz konuşmam gerekiyor. Gözümün önünden ayrılma."
"Tabii ki efendim. Ayrılmam."
....
La bu Alec çok sert oldu ve değişik bir şekilde sevdim snnssd