¦ çalınmış yıldızlar ve reddedilen teklif ¦

306 56 39
                                    

Ufak parmaklarında küçük sıyrıklar var, elindeki içine tarçın kattığım sıcak süt kupasını tutarken parmaklarını oynatıp duruyor, ısınmaya çalışırken kupayı göğsüne yaslıyor, bu hareketiyle göğsündeki morluklar daha da ortaya çıktığında bakışlarımı kaçırıyorum.

" Görünüşüm sizi aldatmasın efendim, dün on sekizime bastım."

Kirpikleri bana bakarken artık titremiyor kapıma dikildiğinden beri benden korkmadığını anlıyorum, yılların deneyimiyle artık duygu barındırmayan gözlerimi soğukça ona dikerken kızın benden korkmaması hoşuma gidiyor, başımla onaylayarak devam etmesini işaret ediyorum.

" Louvre ailesini ve onların dillere destan yardımseverliklerini bilirsiniz sanırım, hani sayısız küçük çocuğu yetimhaneden kurtarıp onlara kaybettikleri çocukluklarını geri veren aile. Ben de o çocuklardan biriyim efendim, yetimhaneden altı yaşında alındığım zaman pek sevinmiştim sonunda sıcak bir yatağa, lezzetli yemeklere ve süslü kıyafetlere sahip olan bir evde kalacağım için. Yatağımı her gece yaşlı adamlarla paylaşacağımı, lezzetli yemekleri yalnızca müşterileri memnun edersem yiyebileceğimi, güzel kıyafetleri ise sadece şehvetle titreyen parmakların bedenimden sıyırması için giyeceğimi bilmiyordum. "

Sütünden bir yudum alırken bakışlarını kaçırmadan bana bakıyor, yüzünde hiçbir ifade yok, her sabah kahvaltıda ne yediğini anlatırmışcasına sıradan bir şekilde bakıyor bana. Kızın benden neden korkmadığını anlıyorum ya keşke benden korksaydı diye düşünüyorum kız bakışlarını yeniden ayakkabılarının ucuna dikerken.

" Her ne kadar büyüsem de Louvre ailesinin kategorilerine göre lolita sınıfındaydım, yani göğüslerimin büyümesi gerekirken çocuksuluğum korunsun diye her gece demir sütyenlerle uyudum, ayaklarım küçük bir çocuğunkine benzesin de salyaları akan dudaklar öpücükler kondururken çocuk yumuşaklığı hissetsin diye metalden ayakkabılar giydim, boyum uzamasın diye geceler boyu aç bırakıldım, yanaklarım masumiyetle parlasın diye her gün ağır makyajlar yapmak zorunda kaldım, on sekiz yaşıma gelmeme rağmen bu çocuksu elbiselerin içinde hapsoldum. "

Dudakları gecenin başından beri ilk kez bir duygu belirtisi göstererek acı acı kıvrılıyor ve küçük bir el hareketiyle üstündeki elbiseyi gösteriyor, kaskatı kesilmiş çenemle devam etmesini işaret ederken midem bulanıyor.

" Çok erken yaşlardan beri bu işi yapmaya alıştığım için benim için o kadar da büyük bir sorun değil artık efendim, yatağın üstüne uzanarak gözlerimi kapatmam yetiyor, zaten müşteriler de bir çocuktan bunu yapmasını bekledikleri için memnun kalıyorlar. Kurtarılamayacağımın bilincindeyim, sadece.. "

Derin bir nefes alarak gözlerini ayakkabılarının ucundan çekiyor ve bana bakıyor, iri gözlerine kumaş dokurcasına hüzün dokunmuş sanki diye düşünüyorum, gökyüzündeki yıldızlara baksa yıldızlar bile ona bakmaya dayanamadan dökülür, zavallı küçük kız, öylesine mahvolmuş ki hem kendi gözlerindeki yıldızlarını kaybetmiş hem de gökyüzündeki yıldızlara ulaşma şansını.

" Küçük bir kız var, ismi Chaewon. Hâlâ beni her gördüğünde saçlarıma çiçek taşları yerleştirecek kadar masum, ben çiçekleri bile solduracak kadar masumiyetimi kaybetmişken hem de. Hâlâ müşterileri odasından çıktıktan sonra saatler boyu penceresinin önüne oturarak yıldızlarla beraber ağlayacak kadar çocuksu. Hâlâ Louvre ailesinin onu bir gün serbest bırakacaklarına dair olan inancını koruyacak kadar saf. "

Süt kupasını masanın üstüne bırakıyor ve yerinden kalkarak önüme geliyor, her ne kadar bu onu tir tir titrese de önümde diz çekerek ellerimi tutuyor.

" Lütfen efendim en azından onu kurtarın, paramın yeterli olmadığını biliyorum ama isteyebileceğiniz her şekilde öderim."

İri gözleriyle uzun kirpiklerinin altından bana bakıyor, yumuşak parmaklarının ellerimi kavrarkenki usul usul okşamaları cildimi ateşe verirken bunun tesadüf olmadığını biliyorum, tarçın kokan sıcacık nefesi yüzüme çarparken elbisesinin yakası gözlerimin şehvetle kapanması ve parmaklarımın o yumuşak ipeği es geçerek gerdanını okşaması için yeterince açık, tam da ondan istendiği gibi küçük bir çocuk masumiyetiyle gözlerimin içine bakıyor, dizlerimin önünde diz çökmüş bu kız ona istediğim her şeyi yapmam için bana izin veriyor.

Ama ellerini nazikçe kucağına bırakıyor ve dar omuzlarından nazikçe tutarak koltuğuma oturtuyorum, kız şaşkınlıkla küçük dudaklarını aralayarak bana bakarken bitiremediği süt kupasını yeniden parmaklarının arasına tutuşturuyor ve bacaklarının üstüne vişne renkli bir battaniye örtüyorum.

" İsmin ne küçük kız?"

" J-jiwoo."

" Burada kal ve biraz uyu Jiwoo."

Tüfeğimi omzuma yaslıyor ve çizmelerimdeki bıçakları kontrol ediyorum, hepsi her zamanki gibi yerli yerinde. Örgülü saçlarımı başımın üstünde beni rahatsız etmeyecek bir şekilde toplarken kapımı açıyor ve son kez arkamı dönüyorum.

Jiwoo battaniyenin altında iyice kıvrılmış, bu haliyle iyice küçük bir çocuğa benziyor. Kıvrılmış kahverengi tutamları hafifçe dağılmış, omzuna ve boynuna serbest bir şekilde düşüyor. Elbisesinin yakası ve etekleri iyice açılmış olsa da artık bedenini kaplayan o baştan çıkarma aurası kaybolmuş bu yüzden başını yana eğerek iri gözlerinde anlaşılmaz bir ifadeyle çıkmamı izlerken tam olarak yaşını gösteriyor.

Tüfeğimi omzuma bastırıyor ve son hızla yağmaya devam eden yağmura adımımı atarken kapıyı arkamdan yumuşak bir şekilde kapatıyorum.

çalınmış yıldızlar | chuuves ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin