5.Bölüm=...Şeb ve Kamer...

60 8 2
                                    



"Her şeyi unutmam gerekiyordu. Belki de, benliğimi bile değiştirmem gerekiyordu..."

     Uyanmamın ardından yarım saat geçmiş olmasına rağmen hala uyku mahmuruydum. Bergüzar ile gecenin bir yarısı oturmuş sohbet ediyorduk. Belki de kız yorgundu ve uyumak istiyordu ama tek kalmamam için uyumuyordu. Aslında eğer böyle yapıyorsa çok naif bir düşünce. Bergüzar konuştuğumuz kadarıyla oldukça iyi, neşeli bir kız. Ama hala ona karşı bir tedirginlik var içimde. Neden bilmiyorum ama sadece böyle hissediyorum, bir sebebi yok...

"Benim bir iş bulmam gerekiyor." Sonsuza kadar onlara ayak bağı olamazdım değil mi!

"Ne var ki bunda? Kasabanın yeni bir postacıya ihtiyacı vardı diye biliyorum. Mektupları getirip götürmek bizim kasabada bir kişinin görevi ama artık yetişemiyor çünkü başka kasabalara da gitmesi gerekiyor. Sen kasabanın iç kısmındaki postalara bakarsın, o da kasaba dışındaki." 

"Peki benim için sorun değil yaparım ama, ya ben gelene kadar başka birini buldularsa?" Bu tedirgin halimin komik olduğunun farkındaydım ama kimseye ayak bağı olmadan kurtulmak istiyordum. Düzenli bir şekilde yaşayıp gitmek istiyordum kısacası.

"Sabah ilk iş postaneye gider bakarız. Ama zannetmiyorum birini aldığını. Çünkü yeni biri alınmış olsaydı benim haberim olurdu merak etme sen." Küçük bir göz kırptı bana. Ardından da oturduğu sandalyeden kalkıp bana baktı. Gözleri artık uyku istiyordu, belliydi, ve haklıydı...

"Ben artık uyuyayım. Sen ne yapacaksın?" Evlerinin içinde dolaşmam hiç hoş olmazdı. Kim bir yabancının evinde rahat rahat gezmesini ister ki!

"Ben de odaya çıkayım. Uyurum belki." 

"Peki."  Bergüzar bir an önce kendini yatağa atmak istediğinden oldukça hızlı yürüyordu, sanırım. Üst tarafın kapısını açtı, içeri doğru girdi. Ben de peşinden ilerledim. Artık olduğumuzdan daha daha yavaş yürüyorduk ve çok sessizdik. Şu hale bakın, kaldığım evde kaç kişi için sessizce yürüyorum onu bile bilmiyorum!

"Mehir, benim odam şurası." Bergüzar koridorun sonlarına doğru sağ tarafta duran kapıyı gösteriyordu. Benim odama oldukça yakındı.

"Tamam."

"Benim odamın karşısındaki oda abimin."

"Senin bir abin mi var?" Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu.

"Evet. Yarın tanışırsınız merak etme. Ama çok huysuz ve asosyaldir. Her neyse onun odasının yanındaki oda da babamın odası." Babamın mı? Annesi yok muydu? Ama şimdi bunu sormanın vakti değildi sanırım. İçimdeki soru işaretleri ile odama doğru ilerledim...

     Gecenin mükemmel rengini gören camın kenarına ufak, açık mavi tonlarında bir yastık koyup saatlerce orada oturdum. Ayın beyazlığının, gecenin siyahıyla uyumuna... Belki de bunu görüp de koymuşlardır bu kasabanın adını... Güneşin doğuşuna kadar izledim... Zaten çok uzun sürmedi güneşin gökyüzünü aydınlatması... Ama hem güneşin, hem de ayın gökyüzünü paylaştıkları an... Mükemmeldi... Tüm zıtlıklarına rağmen gökyüzü onları bir arada tutabiliyordu. Güneş gibi ayın da amacı dünyayı aydınlatmaktı. Ama o güneş kadar başrol değildi sadece... Görevini gizlice yapıyordu... Yalnızca geceyle bütün olanlar farkına bunun farkına varıyordu belki de...

     Kasabanın içinde Bergüzar'la dolaşırken sanki bir bebek gibi her şeyi en baştan öğreniyordum resmen. Hayatım boyunca yaşadığım yerden farklı bir yeri gezmek... Burası o kadar farklıydı ki... Herkes herkesle konuşuyor, anlaşıyordu... Ayakkabıcıdan manava kadar herkes yakın dostu gibiydi... Tüm dükkanları gezmiştik resmen... Hele kasabanın sokakları... O kadar muazzam tasarlamışlar ki... Küçük ama etkisi oldukça büyük bir kasabaydı... Herkes mutlu, herkesin yüzünde içten bir tebessüm vardı. Bu yüzdendi belki de Bergüzar'ın hep o sıcak tebessümü... 

Ay ParçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin