11.02.2006Küçük kız umutsuzdu.
İçeriden gelen televizyonun sesi babasının tatlı horlamalarına karışıyordu. Gülümsedi. Karanlık odada yüzüne yansıyan sokak lambasının ışığı o kadar soluktu ki ama o buna o kadar alışıktı ki. Yavaşça pencereye yanaştı, eli pencerenin soğuk kulpunu buldu ve araladı. Karanlıktan daha soğuk bir hava doldu odaya. Gökyüzü karanlığa meydan okur gibiydi. Bugün kar yağacaktı, televizyondaki spiker öyle söylemişti.
Gözleri gökyüzünde toplanan bulutların arasında parlayan yıldızlardaydı. En parlak olanda durdu gözleri. Gülümsemesi büyüdü. Küçük kız seslendi:
"Anne?"
Her zamanki gibi bir yanıt gelmedi ama bu onu durdurmadı.
"Bugün benim doğum günüm. Bana bir kamera yollamışsın meleklerle, babam söyledi. Teşekkür ederim."
Küçük kızın boğazına acının sızısı sindi. Sanki evi orasıymış gibi boğazına dolandı. Yıldız o kadar parlaktı ki, diğerlerinden o kadar uzaktı ki. Küçük kız onun yalnız olduğunu düşündü.
"Çok yalnızsın, biliyorum. Ama babamı yanına sakın çağırma olur mu? Yoksa ben de çok yalnız kalırım."
Küçük kız çok umutsuzdu.
Bir o kadar da bencil olduğunu düşündü.
"Seni seviyorum."
Usulca dudaklarından kopan kelimeleri gözyaşları ıslattı. Annesi ağladığını görmesin istedi. Hemen pencereyi kapatıp perdeyi sonuna kadar çekti. Boynuna asılı kamerayı buldu elleri. Ve adımları önce televizyonun ışığının aydınlattığı koridora sonra da babasının uyuyakaldığı koltuğun bulunduğu odaya düştü.
Ev soğuktu, çıplak ayakları soğuktu ama babasından gelen koku sıcacıktı.
Küçük kız tereddüt dahi etmeden kamerayı kaldırıp babasının sert çehresine sinmiş huzuru kadrajına aldı. Makinadan çıkan kısık ses dudaklarını ısırmasına neden oldu ama eline aldığı polaroid yüzünde büyük bir gülümsemeye neden oldu.
Bugün onun doğum günüydü. Hayatının dokuzuncu yılına girmişti ve annesinin ona gönderdiği kamerayla ilk çektiği fotoğraf babasıydı.
Babasının polis üniformasıyla uyuyakalması acaba onu uyandırsam mı diye düşündürtsede küçük kız onun çok yorgun olduğunu bildiğinden dokunmadı.
Tam o an çıt çıkmayan evde sessizliği delip geçen telefonun sesi oldu. Küçük kız yerinde zıpladı korkudan ama hemen telefona yapışıp babasının can dostu diye bildiği Şahin Amcasının aramasını reddetti. Babası çok yorgundu, uyumalıydı.
Tek bir aramayla yetinmedi karşı taraf, küçük kız bunu anladığında telefonu sessize alıp bir köşeye attı. Eğer telefonu açsaydı Şahin Amcası babasını göreve çağıracaktı belki de. Bugün küçük kızın doğum günüydü. Babasıyla uyumak istiyordu.
Küçük kız çok bencildi bazen.
Küçük bedenini babasıyla koltuğun arasındaki boşluğa sığdırıp babasının göğsüne sindi.
Ev soğuktu, çıplak ayakları soğuktu ama babasının göğsü sıcacıktı.
Bu sıcaklık kızı tatlı bir uykunun kollarına çekti. Babasının kolları ufak bedenin varlığını hissetmiş gibi sıkıca sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA
Teen FictionBelki de her şey böyle başladı. Ya da. Her ölüm, benim başlangıcımdı. Ölen veya öldüren kişi hiç ben olmadım ama ellerine kan bulaşan hep bendim.