"Sen ki;benim hayatıma girmiş,en özel detaysın."
Artık ne annem ne babam vardı. Bir tek Kumsal ile ben.. Bu duruma nasıl geldiğimi, ne sebepten dolayı geldiğimi sorgulamam lazım iken ben; Kumsal ile yeni bir ilişki yaşamayı tercih etmiştim. Artık hiçbir şey umrumda değil, Sadece bizim ne olacağımızdı. Evet, babam öldü, onun ardın sırada annemi kaybettim. Bir de üstüne üstlük başıma gelmeyen kalmadı neredeyse. Bu kadar talihsiz olayların yaşanması pek normal değil idi. Bende ya birinin ahı vardı ya da bedduası. Ama kimin olabilirdi?
Hastaneden Kumsal'ın itiraflarını duyduktan sonra bir süreliğine ayrılmıştık. Annemin normalde ölüm evraklarının falan alınması ve imzalanması lazımdı. Ama biz o işi sonraya bırakıp,bir kaç dakika kafa dinliyorduk. Hastanenin bahçesine çıktığımda, kendimi sanki on yıldır kafeste tutulan bir kuşun kafesinden salınınca ne yapacağını bilememesi, yürümeyi bile unutması gibi tuhaf olaylar yaşıyordum. Neyse ki elimden tutan bir insan vardı.Bu pek yakın olan; Kumsaldı. O olmazsa ben ne yapardım?
Birkaç dakika kadar dışarıda zaman geçirdikten sonra hastaneye işlerimizi halletmek üzere geri girdik. Girer girmez Kumsal; benim yattığım odaya, ben ise; annemi görmek için morga gitmek üzere ayrıldık. Korkar adımlarla kendimi -1. kata giderken buldum. Morgun tam önüne geldiğimde içimde tuhaf ve ağlama hissiyatı doğdu. Kendimi tutmalı idim. Kimse beni güçsüz görmemeli idi. Şimdiye kadar güçlü olmam biraz mucize gelir bazı insanlara.Ama inanın bana hiçte kolay değil. Bir acının verdiği yıkılmışlık hissini dışarı vuramamak, kimseye demeyip de azalmasını sağlamak çok zor. Kendini zor tutuyorsun açıkçası. Bana bir tek şey ümit veriyor idi;Nasıl olsa her şey geçer,ama sen ölürsen geçmez. diyerek kendi kendimi motive ediyordum.
Tam morga gireceğim sırada sırtıma bir elin dokunduğunu hissettim. Refleks olarak arkama döndüğümde,sırtıma dokunan gizemli el;babam idi. Evet yanlış görmüyordum herhalde. Ama ciddi ciddi babamı ayakta,yaşıyor olarak görmüştüm. O anlık bir şokla olduğum yere yıkılmış idim. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum fakat üzerine belki saatler belki günler geçti. Yavaş yavaş gözlerimi açar açmaz başımın dibinde; babam ve Kumsal'ı gördü. Babam; endişeli ve hüzünlü bir yüz ifadesi,Kumsal ise;gözlerinin şişliği ve sululuğu bakımından ağladığı çok belli oluyor idi.Bir yandan ağlarken gözlerinden dökülen gözyaşları benim yüzüme damlıyor idi. Bu acıklı sahnenin başrolünde bulunan ben,ne olduğunu anlamamış bir şekilde Kumsal'a soruyordum;
-Benim gördüğümü sende görüyor musun aşkım?
Kumsal kısa süreli bir afallamadan sonra babama şöyle bir baktı ve bana dönerek cevap verdi;
-Evet aşkım. Baban yaşıyor. Senin adına mutlu oldum.
Kumsal'ın söylediklerini tekrar tekrar aklımdan geçiriyordum; "Nasıl olur? Nasıl yaşıyor? Ben bu adamı yerde kanlar içinde yatıyor durumda görmedim mi? Yoksa bir rüya mıydı? Birisi beni bir an önce cimciklemeli. Gerçek olamazdı bu gördüklerim!"
Ama maalesef gerçekti. Babam yaşıyordu.Maalesef dediğime bakmayın, elbette seviniyordum ama bana ölmüş numarasının yapılmasının amacı ne olabilirdi, en çok merak ettiğim soru buydu.
Ya ben resmen adamı ölü gördüğümü bizzat hatırlıyorum.Annem de şahitti. Ama şu an ölen olan babam, karşımda dipdiri duruyor idi. Bu nasıl olurdu?Ben kendimce şaşırıyorken bir yandan da kalkmaya çalışıyordum. Üstümde felaket bir yorgunluk ve ağırlık hissi vardı. Yavaş yavaş Kumsal'ın da yardımı ile yerimden kalkarak orada bulunan bir sandalyeye oturdum ve; öldü sandığım ve resmiyette ölmüş olan babam karşımda bir şekilde dururken bana uzun uzun anlamlı bir şekilde bakıyor idi. Bir kaç dakika manalı manalı baktıktan sonra ağzından şu cümleler damladı;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetin Sezilişi
Teen FictionBen Burak, Küçüklüğümden beri hep kendimi küçük görürdüm, kendimi hep bir beceriksizin teki görürdüm. İlerleyen zamanlarda yedinci ve sekizinci sınıflarda bir sevgilim olmuştu. Oldu demeyelim de biz ona, platonik aşk yaşadım diyebilirim. Çünkü...