Başlama tarihinizi yazabilirmisiniz lütfen ?
Sonbaharda dökülen yaprak misali bir bir dökülmüştü umutlarım . O kadar karamsardıki ruhum tüm renkleri kaybetmişcesine.
Geçecek dese de dilim geçmeyeceğini biliyordu yüreğim .
Nasıl geçsindi ki . Yaralarım o kadar kanamışti ki artık kabuk bile tutmuyordu.
Yorulmuştu ruhum . İçimdeki kız çocuğu bile saklanmıştı benden . Zehirli bir urgan boynuma dolanmış yavaş yavaş yok oluşuma zemin hazırlıyordu.
Uykularım bile terk etmişti aciz bedenimi .
Öylesine yorgun öylesine bitkin.
Yağmur taneleri usul usul yer yüzüne inerken adımlarımı biraz daha hızlandırdım . Çoğu insanın aksine sevmezdim yağmuru soğuğu sevmeme rağmen.
Sonbaharı severdim . Sanki beni anlatmak için yapılan bir mevsim gibiydi. Soğuk ve kasvetli . Kış ayı soğuk olmasına rağmen bir gelinin güzelliğini taşırken sonbahar yeni cenazesi olan bir evdi gözümde .
Kaldığımız evin dış cephesi göründüğünde biraz daha hızlandım .
Mevsimlerden sonbahar günlerden
perşembe'ydi . En sevdiğim gün ve mevsim. Perşembe günlerini neden sevdiğimi hatırlamasam da buna o kadar takılmıyordum. Bir şeyi sevmek için illa bir sebebe ihtiyaç duymuyordum .Evin girişinde ayakkabılarımı çıkartıp doğrudan banyoya gittim . Evimizin bir kuralı vardı. Gelen hiçbir yere dokunmadan önce elini yüzünü yıkar üzerini değiştirir daha sonra salona inerdi. Bu benlik bir şey olmasa da ablam fazlasıyla titiz bir insandı. Banyoda ki işlerimi hallettikten sonra odama gidip günlük kıyafetlerimi giydim . Saçlarımı tepeden dağınık bir topuz yaptıktan sonra telefonumu alarak salona indim .
Ne kadar zor zamanlar geçirmiş olsakta şimdi hepsi geride kalmıştı. Aldığımız karar belkide hayatımız boyunca alacağımız en zor karardı ama almış ve işte buradaydık. Bir yıldır kendi ayakalarımız üzerinde duruyorduk. Başta zorlanmış yıpranmıştık ama şimdi iyiydik. Hepimizin işi vardı . Kimseye muhtaç olmadan yaşıyorduk.
Tek eksiğimiz belkide hayatta ki en büyük eksiğimiz di.
Annemiz ve babamız.
Annemiz biz küçükken ölmüştü ve onun annelik görevini daha küçücük olan ablam üstlenmişti. Ama şimdi büyümüştük. Ablam 23 ben 21 kardeşimde 18 yaşındaydı. Biliyordum ki hepimizin de ruhunda derin yaralar vardı durmadan kanayan ,kabuk tutmayan ,hiçbir ilacın geçirmeyeceği .
" Helin bir gelirmisin?"
Usulca kalktım ayağa . Bu hayatta en çok saygı duyduğum insandı ablam. Hiçbir zaman bize sırtını dönmemiş hep yanımızda olmuştu. O kadar iyi bir insandı ki .
"Efendim Mine " derken mutfağa giriyordum . Ben ona abla demezdim kardeşim de bana . Ne ben kardeşime kızardım bu konu için ne de ablam bize." Nergis akşam Dilara'lara gidecek . Onu sen götürürmüsün ?"
Kafamı usulca salladım . Konuşmayı pek sevmezdim . Aslında konuşmak istediğim o kadar çok şey vardı ki . İçime dolan hüznü def etmek istercesine kafamı iki yana salladım. Ani duygu değişimlerim gerçekten yoruyordu beynimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZADAKİ KELEBEK
RomanceTüm zorluklarla mücadele eden üç kız . Üç yaralı yürek . Üç kırık kalp. Bir adam tüm acılara rağmen dimdik duran . Bir adam sevgisini sevgilisi için içine gömen . Bir adam koruyan ,kolayyan , seven.