Hikayem önceki bölümde anlattığım gibi; İnsanlar enfekte olmuş veya ölmüş, hayat durma noktasında, düzen bozulmuş ve Dünya uçurumun kenarına gelmişti. Ben ise İstanbul'a gitmek üzere eşyalarımı topladım, umarım oralarda biri vardır diyerek yola çıktım, ağır ağır gitmeye çalışıyordum, insanları seziyordum birden hüzünlenip gülmeye başladım psikolojim aşırı derecede bozulmuştu, her şey çok hızlı ve yavaş gerçekleşmişti, anlam veremiyordum Öfkelenip direksiyona bir yumruk geçirdim değişik bir ses duydum; bebek ağlaması gibi ara sokaktan geliyordu ağır ağır sokağa girdim ne olduğunu anlamaya çalışırken arabamın üzerine enfekte bir insan çıkıp arabaya vurmaya başladı, geri vitese takıp son gaz geriye doğru gidip durdum, enfekte insan yere düşmüştü, arabadan inip Silahı çektim ve bana koşmakta olan bu değişmiş insan dışı yaratığın suratına 4 mermi ateşledim. Arabaya binip hızlıca silahçıya gitmek üzere ana yola çıktım, silahçıya geldiğimde ise etrafta uyuşmuş bir kaç enfekte haricinde kimse yoktu bir kaç silah seçip arabaya koydum ve İstanbul'a gitmek üzere yola çıktım.
Giderken düşündüm arabamın üzerine çıkan enfekteden hiç görmemiştim, bu benim için çok kötü bir şeydi çünkü virüs gelişiyordu. otobana çıktığımda ise gaza olabildiğince basıyordum... 60-70 km gittikten sonra yaklaşık 6,7 saatlik yolum kalmıştı, güneş tam tepedeydi, aşırı derecede susadığım için yavaşlayıp arabayı yolun kenarındaki akar suyun yanına park edip nehirden su içmek üzere akarsuya doğru ilerledim, kollarımı sıvazlarken... Ölü bir ceset akarsudan gidiyordu, arkadan kanlar geliyordu. Şok olmuş bir vaziyette akarsuya bakıyordum. "Oda ne??" 5 veya 6 kişinin olduğu bir gurup akarsuyun üzerinde kafası suya doğru vaziyette duruyordu bir anda yüzerek kıyaya yanaştılar, kalkmalarına fırsat vermeden arabaya koştum; çünkü bunlar enfekte insanlardı, kahretsin araba çalışmıyordu bir kaç denemeden sonra... Etrafım bir grup ıslak enfekteyle kaplıydı hayretle onlara baktım onlarda bana... Bir anda cama sert bir yumruk salladı biri camım kırılmak üzereydi, yanımda duran taramalı bir silahla 1 şarjör boşalttım hepsi ölmüş veya yere yığılmıştı, o anki sinir ve değişik duygularla arabadan inip bagaja doğru yöneldim; bagajdan çıkarttığım balta ile kafalarına tek tek indiriyordum arabaya binip kontağı çevirdim araba çalışmıyordu önlem olarak şarjörü tekrar doldurdum ve kontağı tekrar çevirdim... akşama kadar devam ettim hava kararmasına az kalmıştı, neyse ki sanayide öğrendiğim bir çalıştırma yöntemi geldi aklıma; araba çalışmıştı. Son gaz geri vitese takıp akarsudan çıktım ve İstanbul yoluna tekrar yöneldim. Bu arada yanımdaki kısıtlı suyumdan içmek zorunda kaldım ve hızlı bir şekilde yola devam ettim...
Yolculuğun sıkıntılı geçeceğini anladım ve bir kaç silahı yanıma koydum, virüs değişik şekillere enfekte olmuş buda benim insan arayışımı baya zorlaştırmıştı, yaklaşık 3 veya 2 saat kalmıştı hava kararmış ve yarasalar ortaya çıkmıştı ben ise sağda gördüğüm benzinliğe doğru arabamı sürdüm.
Benzinliğe geldiğimde elimde el feneriyle indim, hazır olarak doldurulmuş benzinlerin olduğunu fark ettim birini alıp depoma dolduruyordum bir taraftan da etrafı seziyor kolaçan ediyordum tam bidonu çektim arabaya doğru yöneldim solda yerde kurumuş bir iskelet dikkatimi çekti, elinde bir not vardı yanına gidip notu elime aldım;"İnsanlığın sonu" yazıyordu tam arkamı dönüp arabaya gidiyordum ki; bir enfekte dibimde beni izliyordu, suratına sert bir yumruk geçirdim,ama elim kırılacaktı neredeyse hızlıca arabaya binip İstanbul'a hareket ettim.
Yolculuk sırasında karşılaştığım enfekte insanlar, beni fazlasıyla üzmüştü. Ama benim için bir ders oldu çünkü tek tip enfekte yoktu, virüs her türlü şekle bürünmüştü, insanlığın sonu muydu? Yoksa yeni bir türün başlangıcı mıydı ?? gerçekten anlam veremiyordum, çok garipti ya İstanbul'da fazla enfekte varsa ya çok güçlü bir orduysa onları nasıl alt edecektim? kesinlikle insanlara ihtiyacım vardı, özellikle insan neslinin devamını getirebilecek insanlara... Virüsün etkisinin orada daha fazla olduğunu düşünmek bile beni ürkütüyordu.
Yola devam ederken İstanbul tabelasını görmüştüm, hafif yavaşladım çünkü burada bir yabancıydım...
------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anti Dünya
AcciónDünya, her geçen gün boğuluyor ve kendine zarar veren insanlığı son bir hareketle yok etmeye çalışıyordu... Ben Kant ise bu olanları canlı canlı izliyor ve kendimi korumaya çalışıyordum. 2020'de çıkan bu salgın sadece beni etkilememiş bir çok insanı...