Yaptığın hatanın bedelini ağır ödeyeceksin Deniz Bey!! Bu daha başlangıç..
Polislere haber vermişti. Gerçekten yapmıştı böyle bir şey. Melek hala inanmakta zorluk çekse de yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atmayı başarmış ve bunu yaptığı için Denizi tehdit etmişti. Aldığı cevap zaten zıplamış sinirlerini iyice oynatmıştı. Nasıl bir özgüvendir o öyle ya!! Sinirle soluyan Melek derin bir nefes aldı ve elini başının arkasına götürüp saçlarını karıştırdı. Sakin olmalıydı. Gözlerini bir saniyeliğine kapatıp nefes almayı bıraktı. Durdu. Sadece durdu. Bir süre öylece kaldı. Sonra gözlerini açarak karşısında onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışan gergin olan yüze baktı. Sanki az önce onu tehdit eden kızı umursamayan çocuk değildi. Korkuyor muydu yoksa? Bu yüzden mi gergin görünüyordu. O halde bu iyi bir şeydi. Çünkü kesinlikle korkması gerekiyordu. Ona yapacaklarını düşündükçe acıyordu Melek, bu zavallı çocuğa. Ona başkalarının işlerine karışmaması gerektiğini en iyi şekilde öğretecekti.
Melek vücudunu biraz daha dikleştirerek Denize doğru bir adım attı. Bunu yaptığı anda Denizin irkildigini fark etmişti. Gerilen dudaklarını saklamaya çalışarak;
-"Ne o? Yoksa korktun mu benden?"dedi. Bu iş eğlenceli olmaya başlamıştı sanki.
-"Ne korkucağım senden be!? Polisler gelir şimdi. Asıl senin korkman gerek güzelim. "diye cevap verdi Deniz, son derece kendinden emin bir şekilde.
-"Hıh hıı! Tabi.."
Yakınlardan gelen polis sirenlerinin sesini duyduklarında ikiside birden istem dışı o yöne doğru baktılar. Arkasını dönen Deniz,Meleğin artık yaptığı bu saçma sapan işlerden dolayı bir ceza alacağını, aklının başına gelip artık böyle kötülükler yapıp kimseye zarar veremeceğini ve hakettiğini sonunda bulacağını, polislerin onu yakalayacağını kendi kendine telkin edip içinde nedensiz yere oluşan huzursuzluğu yok etmeye,kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Doğru olanı yapıyordu işte. Neydi bu kötü hissettiren vicdan azabı gibi soğuk rahatsız edici duygu böyle? Omzunun üzerinden Meleğin gözlerine bakmak için, sanki bir işaret beklermişçesine,"beni kurtar!"dese yapacakmışçasına,kafasını hafif yana çevirdiği anda başına yediği darbeyle yere yığılan Denizin bilinci kapanmadan önce son gördüğü şey Meleğin elinde tuttuğu çöp konteynerının yanında duran eski kırık bir demir merdiven parçasıydı. Ona acımakla en büyük hatayı yapmıştı. Bir anlık zaaflığı bile affetmiyordu bu kız. Ona bir daha arkasını dönmemeliydi. Ne de olsa kötü her zaman kötüydü. Gözleri kapanırken duyduğu ses canını sebepsiz bir şekilde yaktı.
-" Benim kim olduğumu ve neler yapabileceğimi bilmiyorsun. İşime karışarak hem bir düşman kazanmış oldun hem de şu arkamda kanlar içinde yatan adamın gereksiz yere birkaç gün daha nefes almasını sağladın. Senin sayende çekmediği kadar büyük acılar çekerek son nefesini verecek. Umarım mutlusundur. Ve bilgin olsun diye söylüyorum yakışıklı. Ben istediğim her şeyi, her şekilde ,her zaman, her yerde ne olursa olsun yaparım. Bunu ne sen ne polisler engeleyebilir. Onlar bana hiçbir şey yapamaz. Bunu en yakın zamanda sen de anlayacaksın. Beni yakalayamayacaklarını sen de biliyorsun. Ne bir kanıt ne bir tanık var ortada. 'Bardan çıkan bir adamı soymak isteyen tinerci seni görünce panik oldu ve sana da saldırdı.' Bunda benim ne gibi bir suçum olabilir ki tatlım? Polis beni neyle itham edebilir? İstersen akıllanmayıp saçmalayabilirsin. Tabi sonuçlarına katlanmak şartıyla.. Benden korkmalısın Deniz!Ben sandığın gibi biri değilim. Ahh duyuyor musun? Sesler giderek yaklaştı bebeğim iyi geceler!"
Gözlerinde biriken yaşlar acının yarattığı etkiden miydi yoksa aldatılmış,ihanete uğramış olmanın verdiği ezici ağırlıktan mı? Ona güvenmiş olup hayal kırıklığı yaşamak en büyük ceza mı? Herkes kötü derken o iyi deyip bir umutla ondan hoşlandığı için mi bu arkasını dönüp gitmek? Bunu beklemeyen ruhu nefessiz kalmış, kasılan bedeninde sıkıştıkça sıkışmıştı. Kırılan kalbinin sesi kulaklarında yankılanırken düşündü.Gerçekten olmamıştı değil mi?Melek onu iki kere tehdit etmiş, arkasından vurmuş ve acımasızca onu yerde acı içinde bırakıp hiçbir şey olmamış gibi gitmemisti değil mi? Bu kadar umursamaz ve bencil olamazdı değil mi? İçinde azda olsa bir sevgi kırıntısı, vicdan duygusunu anımsatan bir yaprak parçası,yardım etmek isteyen bir dal ucu,iyilik yapmaya yatkın bir taraf yok muydu? Bu kadar mı hain,bu kadar mı şeytandı bu kız? Böyle bir kızı mı sevmekti kaderi? Daha fazla dayanamayıp karanlığa teslim etti gözlerini. Kulağına derinlerden ve yabancı gelen kendi adı dolarken vücudu gibi beyni de uyuşmuştu.