♧35♧ AŞK

1.2K 63 12
                                    

Gökhan Türkmen-Aşk

Yorumlarınızı bekliyorumm. Keyifli Okumalar :)

Âşık olmak çok güzeldi. Herkesin aşk hakkında atıp tuttuğu tüm sözlere, şimdi tüm yüreğimle ben de katılıyordum. Nice şairlerin o nokta atışı, aşk sözleri gerçekti. Hisler gerçekti. Yaşadığımız an gerçekti. Aşkı yaşamak ise en paha biçilmez olanıydı. Çok az sayıda insan, yaşadığı duyguyu cesur bir şekilde ve mertçe kabullenebilirdi. Bazılarıysa içinde süründürür, besler, büyütür ama yine de kendine bile itiraf edemezdi. Ben kendime itiraf etmek konusunda erkenci davranmıştım. Hislerin büyüklüğünden ve yoğunluğundan korkmamıştım. İçinden taşmak için bekleyen duyguların, seni bir koza gibi sarması, bir bakışın, bir dokunuşun, bir öpüşün basit gibi görünse de duygularla birleşince değerinin milyonlarca kat artması müthişti. Bu zevkten mahrum kalmak istemezdim.

Böyle bir duyguyu insanın yaşaması da, bence bize verilmiş en büyük hediyelerdendi. Hepsinden öte aşkı yaşadığım için sevinen ben, bunu Gölge'ye olan hislerimde ilk defa yaşadığım için de çok daha mutluydum. Sevgiden gerçekten ayrılan bir duyguydu bu tattığım. Masum değildi, tüm insanlara duyulan bir yaklaşım gibi değildi. Deli doluydu, seni en genç ve enerjik olduğun çağına götürüyordu, tutku doluydu, tüm bedenini yakıp kavuruyordu, yeri geldiğinde kıskançtı, can acıtıcıydı ama sonra merhem de sadece kendisi oluyordu. 

Ama aşk gerçekten yaşanmayı hak ediyordu. Platonik olsa veya karşılıksız olsa hiçbir tadı belki de olmazdı. En fazla can yakardı. Belki platonikliğin de bir boyutu vardı. Bunu da kısa süreli de olsa tatmıştım. Gölge'nin yokluğunda hislerime hiç karşılık bulamamak, gelecekte de bulamayacağımı düşünmek, aşık olduğum kişiyi gözümle bile görememek birinin kalbimi çıplak ellerine alıp sıkması gibi bir boşluktu. Hem kalbim yerinde yoktu, hem de kötü duyguların eline düşmüştü. Yine de şimdi bana bir itirafta bulunmasa bile, dediği en küçük lafı bile ben çekmek istediğim taraflara çekmek istediğim için daha mutlu ve huzurluydum. Üstelik hiçbir insanın art niyeti yoksa, en ufak bir şey hissetmediği biriyle beraber olacağını da sanmıyordum.

Suda geçirdiğimiz mutluluk, eğlence ve zevk dolu dakikalardan sonra yorulduğumuza kanaat getirip çıkmıştık. Üzerimizden sular akarken hala birbirimize bakarak yürüyor, yaşadığımız dakikalara gülüyorduk. Damla ve Nihat biz gittiğimizde şezlonglarına uzanmış güneşleniyorlardı. Nihat'ın elinde bir telefon vardı, Damla da kollarını tepeye kaldırmış gözlerini kapatmıştı. Yanında hareketlilik hissedince gözlerini açtı. Onda da, bende bulunan huzurun aynısından vardı, ses çıkarmadan birbirimize baktık, sonra yeniden gözlerini kapadı. 

Üzerimdeki suları üstünkörü kurulayıp ben de şezlonga uzandım. Gölge şemsiyeyi biraz geri çekmişti. Saat öğlene yaklaşırken iyice yakıcı olan güneş altında kavrulmadan yansam ve biraz bronzlaşsam güzel olabilirdi, yine de dikkat etmeliydim. Saçlarımı tokayla gelişigüzel toplayıp, Gölge'ye baktım. O da geçip şezlonguna uzandı. Yüzünde zorlama olmayan ve her dakikasında eğlendiği belli olan mutluluk vardı. Bu hali içimi ısıtıyordu. Beklenilenin dışında onlarca karaktere bürünüp, her an beni şaşırtabiliyordu. Ve ona ayak uydurmak da, onun beni şaşırtmasına izin vermek de sıradan hayatıma katılan eğlencelerden biri olmuştu. 

Şezlonglarımızın bitişik olması güzel bir şeydi. Başımı ona çevirdim. Sanki ona dokunmadan duramıyordum, şefkatle omzunu okşadım. Elimi yakalayıp parmak uçlarıma bir öpücük kondurdu. Dudaklarının çevresi boyunca, oyun oynar gibi gezen ellerimle yüzünü turladım. Bunu yaparken de bir bebeğin suratını okşuyormuşum gibi beni sıcacık eden bir duyguya ev sahipliği yapıp, kıkırdamalarımı bastıramıyordum.

"Yorulmuşum ya, biraz uyusam mı?"

"Zaten Mihre, başka bir şey yapar mı?"

Merakla ona döndüm.

LEZÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin