dokuz | başın çok büyük belada."bomboş." dedi peter.
şifreyi girdikten sonra sabit diskin simgesi ekranda belirdi. peter sistemin içinde dolaştı. temel programlar dışında sabit diskteki her şey silinmişti. videoları, yüklemiş olduğu yazılım programları, hepsi gitmişti. sistem varsayılan ayarlarına geri döndürülmüş gibi görünüyordu. çöp kutusunu açtı. boştu. "her şey gitmiş."
hepsi gitti, demişti mutfaktaki ses, adam kafasına bir şeyle vurduğu sırada.
"hayır." tony tabancasını indirdi, peter'ı boğazından yakaladı ve yatağın başlığına sertçe çarptı. "hayır, hayır, hayır. bunu yapacak zamanı olamazdı."
"ne kadar baygın kaldığımı bilmiyorum."
"olamaz. o dosyaları almam gerek." tony'nin sesi yükselmişti. "piç herifler hepsini silmiş." tekrar bilgisayara doğru eğildi.
peter ondan uzağa, lambaya doğru kaydı. onu bir daha bu kadar yakınında yakalayamayabilirsin. ona yardım etmeye çalıştığını düşünmesini sağla. "bir geri yükleme programı dataları kurtarabilir."
tony bir şey söylemedi, klavyeye bir şeyler yazıyor, dosyaları arıyordu. başını kaldırıp sanki hayatının geri kalanı oradaymış gibi boş ekrana baktı. tabancası elinde serbest bir şekilde yatağa doğru dönük duruyordu. peter sürünerek yatağın başlığına doğru geri geri gitti. sol eli hâlâ kelepçeliydi. lamba sağ yanına yakın duruyordu, kablosu da hâlâ düzgün bir yuvarlak hâlinde yerdeydi.
peter serbest eliyle demir lambayı tuttu. külçe gibi ağır olmasına rağmen onu bir hamlede kaldırarak hafif yamuk bir şekilde savurdu.
lambanın alt kısmı tony'nin koluna çarptı. tony öne doğru düştü ve peter tek ayağını göğsümün üzerine bastırarak onu yere çiviledi. lambayı sırtına vurdu. demirin kenarı çenesini ve ağzını yarmıştı, etrafa kanlar saçıldı. tony öfkeyle inledi.
peter lambayla bir kez daha nişan aldı ancak bu kez tony kolunu yakaladı, peter'ın çenesine bir yumruk attı. peter lambayı elinden düşürdü ve kolunu tony'nin boynunun etrafına doladı. iki bacağını da tony'nin beline sardı. tony mücadele ettikçe peter'ın yatağa kelepçeli olan sol kolu bükülüyor, kırılacak gibi oluyordu.
tabanca. tony'de tabanca vardı. şimdi neredeydi?
"bırak beni, mankafa!" dedi tony.
"kıpırdamaya devam edersen onu koparırım," dedi peter ve dişlerini tony'nin sol kulağına geçirip ısırdı. tony bir çığlık attı.
"dur!" diye bağırdı tony ve mücadele etmeyi bıraktı.
peter tabancayı gördü. ikisinin de ulaşabileceklerinin biraz daha uzağında bir yerde, dövüşürken ayaklarıyla ittikleri yatak örtüsünün arasında duruyordu. peter tabancaya uzanamazdı ama tony, bir parça serbest kalırsa eğer, kolaylıkla onu alabilirdi. tabancayı o da gördü, kasları bir anlık güçle gerildi, peter'ın kolundan kurtulmaya çalıştı.
peter, tony'nin kulağını bir kez daha ısırdı ve parmaklarıyla tony'nin gözlerine bastırdı. tony acıyla haykırdı. peter'ı üzerinden atmak için kendini sağa sola savurdu ama peter beline doladığı bacaklarıyla onu kontrol altında tutmayı başardı. tony, peter'ı da üzerinde sürükleyerek tabancaya doğru atıldı. peter'ın kelepçedeki bileği büküldü.
tabancayı almak için kulağını feda edecek, diye düşündü peter. ısır ve kopar. ama yapamadı.
tony lambayı kablosundaj yakalayıp kendine doğru çekti. gövdesini kavradı ve geriye peter'a doğru savurdu. lambanın demir kısmı peter'ın başına çarptı. peter acıdan sersemleyerek tony'nin kulağını bırakmak zorunda kaldı. ince bir deri parçası ağzının içinde kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
паника - spideypool
Hayran Kurguannesinin vahşice öldürüldüğü güne değin hayatı renksiz mabedlerin içinde geçen peter için işler gayet güzeldi. bir anda etrafı acımasız katillerle sarılan peter, o güne dek hayatında bildiği her şeyin aslında özenle inşa edilmiş bir yalanlar ağı ol...