on bir - artık verilecek şans kalmadı

107 18 8
                                    

on bir | artık verilecek şans kalmadı.

kurşun yatak başının on beş santim yukarısında duvarı deldi. tony sıçrayıp geri çekildi. gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

"annem öldü. babam kayıp. artık verilecek şans kalmadı," dedi peter. "neredeyiz?"

"bandera yakınlarında."

peter buranın new york'a yakın, güzel bir kasaba olduğunu biliyordu.

"damadımın tatil evindeyiz. kızım, zengin biriyle evlendi." tony, peter'a değil, silaha bakıyordu.

"cia'den misin yoksa özel dedektif misin?"

"özel," tony kısa bir süre duraksadıktan sonra. "ama eskiden cia'dendim ve annen... benden ve yaptığım işlerden haberdardı. beni aramasının nedeni buydu. içerideki güvenlik işleriyle ilgileniyordum. bir süre sonra cia'den çıkarıldım, çünkü tam bir baş belasıydım."

"şimdi. babama nasıl ulaşabilirim?"

"bu sorunun cevabını bilmiyorum."

tony sırtını meselenin bu kısmına yaslamakta direniyordu. peter soruyu tersten sormaya karar verdi. "babam seninle nasıl temasa geçeceğini biliyor mu?"

"hayır, bilmiyor. bütün bunları annen ayarladı. babanla hiçbir zaman görüşmedim."

"yalan söylüyorsun."

"hayır. annen babanın nerede olduğunu bilmemin gerekli olmadığını düşünüyordu." tony, peter'ın yüzüne bakıp, hafif çatlak bir şekilde pis pis sırıttı. "annen, steve'in dosyalarını çaldı. steve babana ulaşabilir, çünkü baban da steve için çalışıyor. ve baban şu anda kayıp. artık hesabı sen yap."

son yirmi dört saattir yaşanan arbede ve kaosun arasında peter'ın adam akıllı düşünecek fırsatı olmamıştı. "babam steve'in elinde."

"büyük olasılıkla. bana kalırsa annen kaçmaya karar verdiği sırada baban, steve tarafından bir göreve gönderilmişti. steve bunu öğrendi ve onu kontrol altında tutmak için kaçırdı. baban muhtemelen annenin bilgisayarının şifresini onlara verdi ve steve de böylece gidip dosyaları aradı."

"o dosyalara ihtiyacım var. onları steve'e fidye olarak verip babamı kurtarabilirim." fakat dosyalar gitmiş, buhar olup uçmuştu. peter'ın kalbi midesine çökmüş gibiydi. peter'ın diz üstü bilgisayarına ulaşmakta hiç vakit kaybetmemişlerdi. şifreyi biliyorlardı. muhtemelen babasından öğrenmişlerdi. çünkü, peter'ın sisteminin düzenli bakımını babası gerçekleştiriyordu.

"şu anda onların umursadıkları tek şey, senin o dosyaları görmediğinden ve kopyalarının olmadığından emin olmak." tony, peter'a bakıp sadistçe sırıttı. "bu insanlardan saklanabilmek için tek umudun benim."

"wade'in olanlardaki rolü ne? tehlikede olduğumu biliyordu. beni uyarmaya çalıştı."

"wade de kim?"

"unut gitsin," dedi peter bir süre duraksadıktan sonra. tony gözlerini kapadı. "belli ki seninle başa çıkmak için yanlış bir yaklaşım denemişim, peter. sana güvenmeliydim."

"öyle mi sence?"

"tebrik ederim, kendini bana ispatladın. ama neyin tehlikede olduğunu anlamıyorsun. annenin çaldığı o dosyalar, steve'i bitirebilir ve steve gerçekten de kötü bir adam. o dosyaları ele geçirmek zorundayım. ihtiyacım olan kanıtlar onlar."

"steve'e karşı ihtiyacın olan kanıtlar."

"evet. yıllar önce işimi boş yere kaybettiğimi, bunun bir hata olduğunu kanıtlamam için. cia'in içinde steve için çalışan hainler olduğunu ortaya çıkarmam için." tony öksürdü. "cia, genel olarak düşününce, dürüst, çalışkan ve muhteşem insanlardan oluşan bir kurum. ama tabii her sepette bir çürük elma vardı. steve o çürük elmaları tanıyor. annen bana geldi çünkü benim çürük bir elma olmadığımı biliyordu; peter. direkt cia'ye gitmeye korkuyordu çünkü bu bilgiyi vererek steve'i harekete geçirmek istemiyordu. steve'in cia'de ve fbi'da adamları var. onlara para ödüyor. eğer dosyaların kokusunu alsalardı veya seni nerede bulacaklarını öğrenselerdi tıpkı steve gibi onlar da senden kurtulmak isteyeceklerdi. açığa çıkarılmayı göze almazlardı." tony dudaklarını yaladı. "peter. bahse girerim annen o kadar değerli dosyaları bir yere kopyalamıştır. nerede olabilirler? düşün. eğer kopyaları sende varsa sana hâlâ yardım edebilirim."

"ya da cia'yi ararız, olur biter."

"peter. sence cia bu olayın duyulmasını ister mi? burunlarının dibinde, kendi duvarlarının içinde serbest çalışan bir casus şebekesi olduğunun ortaya çıkmasını ister mi?" tony dudaklarını bir kez daha yaladı. "cia beni sırf böyle ufacık bir ihtimali göz önünde bulundurduğu için uzaklaştırdı. cia'deki bazı insanlar istihbaratın güvenilirliğine zarar vermene izin vermek yerine, seni öldürmeyi tercih ederler. eğer bu işi duyuracak olursan, öldün demektir. onlar da en az steve kadar peşindeler şu anda."

cia. düşüncesi bile peter'ın tüylerini diken diken ediyordu. steve bir katildi ama en azından tek kişiydi. fakat bu dosyalar cia için bir tehlike oluşturuyorsa o zaman peter'ı mutlaka bulurlardı. sonsuza dek onlardan kaçması mümkün değildi.

"bu işe bir son vermelerini söylemek için cia'den kiminle görüşmeliyim?"

tony, soğuk, hastalıklı bir kahkaha attı. "onlara tek kelime etmeyeceksin, evlat. bu işe son vermeyecekler. seni bulana kadar durmayacaklar ve bulduklarında da ne bildiğini öğrenecekler, çok fazla şey bildiğine karar verirlerse de seni öldürecekler. yerinde olsam cia'e sığınmazdım."

"yani onlar da steve de dosyaların peşindeler. dosyalarda cia'in içindeki casusların isimleri mi var? steve'e yardım eden casusların, ajanların, operasyonların isimleri?"

"isimler var evet. sana güvendiğimi görüyor musun şimdi?"

"ajanların isimleri mi?"

tony bir an için tereddüt etti. "öyle olmalı."

"ya öyledir ya da değildir," dedi peter.

tony omuz silkti.

"annemden bu isimleri aldıktan sonra onlarla ne yapmayı düşünüyordun?" peter silahını tekrar tony'e doğru doğrulttu. "söylediklerinin tek kelimesine dahi inanmam için hiçbir neden yok. ilk andan beri bana yalan söylüyor olabilirsin. bana kalırsa beni kurtarmanın sebebi anneme olan borcun ya da içindeki insanlık duygusu falan değildi. sen de o dosyaları en az steve kadar çok istiyorsun. içlerinde ne olduğu ve onları neden istediğin konusunda yalan söylüyor olabilirsin."

tont bir şey söylemedi.

"peki. sessiz kalma hakkını kullan. yolda anlatırsın ne de olsa."

"ne yolu? nereye gidiyoruz?"

peter bilgisayarını alıp odadan çıktı. tony cevap verilmeyi hak etmiyordu. karanlık koridorda yere oturdu, başını ellerinin arasına aldı, seçeneklerini gözden geçirmeye başladı. tony bütün gerçeği biliyordu ama anlatmıyordu. başına silahı dayayıp konuşmadığı takdirde onu öldürecek olmakla tehdit edebilirdi. fakat hem peter da tony de çok iyi biliyordu ki peter'ın ony soğukkanlı bir katil gibi öldürmesi mümkün değildi. tony, peter'ın gözlerinde bunu görmüştü.

bu yüzden peter'ın daha başka, daha iyi bir taktiğe ihtiyacı vardı, hem babasını kurtarmak için hem de eğer tony yalan söylemiyorsa annesinin katili olan kişiyi, steve'i durdurabilmek için.

fakat ilk önce bir telefon görüşmesi yapmalıydı. cep telefonu albany polisindeydi ama tony'nin cep telefonu mutfaktaki tezgâhta duruyordu.

telefonu eline aldı ve wade'in numarasını çevirdi.


arkadaşlar bölümleri yazarken cidden çok kafa yoruyorum ancak ne yorum geliyor ne de oy gerçekten kitabı silesim geliyor, evet, sağ olun

 паника - spideypool Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin