"Öf! Kesin hiç arkadaşım olmayacak."
"Hayır kızım, öyle deme. Belki hayatın boyunca unutamayacağın dostların olur."
***
Evet, merhaba defterim. Bugün hayatımın en üzücü gününü yaşadım. Sabahleyin, arkadaşlarım sırf beni kıskansın diye özene bezene giyinip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Ağabeyimin bana aldığı yeleği üstüme geçirdim ve annemle beraber evden çıktım.
Okula geldiğimde biraz etrafa bakındım. 4 sene boyunca okuduğum okuldan ayrılıyordum. Aklımdan arkadaşlarımla ve öğretmenlerimle geçirdiğim eğlenceli anılar geçti. Yüzümde bir tebessüm belirdi ama hayal dünyasından çıkıp gerçek dünyaya ışınlanınca o tebessüm yüzmden uçup gitti.
Merdivenlerden ağır ağır çıktım. Tabi yanımda annem de vardı. Elini tuttum. Okulun icra köşelerinde bile arkadaşlarımla anılarım vardı. Bazılarını anneme bile söyleyemiyordum.
Sınıfa çıktım ve bazı arkadaşlarımı gördüm. Gözüm Tunahan'a takıldı. O çocuktan hoşlanıyordum. Gözümün takılma nedeni oydu.
Diğer arkadaşlarıma da baktım. Hepsiyle bir sürü anım vardı. Onlardan nasıl ayrılacağımı düşünürken hayal balonumu sınıfa giren öğretmenim patlattı.
Herkes yerine oturmuş ve gözleri karnenin yanındaki madalyalara takılmıştı. Aynı şekilde benim de.
Öğretmenimiz herkesin adını teker teker okuyor ve karneleriyle beraber madalyalarını da veriyordu. Velileri de onların fotoğrafını çekerken eğlenmiş görünüyorlardı.
Ben arkadaşlarımı tanıyordum. Kesin onların da içini benim gibi hüzün kaplamıştı. Veliler bunu bilmiyordu, bu yüzden çocuğunun sevindiğini düşünüp fotoğraf çekerken sırıtıyorlardı.
"Sude..."
"Suna..."
"Elif..."
Sıra gelmişti. Sadece bir madalyam olacağı içi seviniyordum. Gerisi boş.
Öğretmenim karnemi verip boynuma madalyayı taktıktan sonra anneme dönüp fotoğraf çekmesini bekledim. Bir klişe olarak benim annem de çekti.
Sıra bittikten sonra öğretmenimiz bir konuşma yaptı. Bizim geleceğimizin parlak olduğunu ve her birimizin ileride zeki bi öğrenci olduğunu söyledi. Ama beni en çok son cümlesi etkilemişti öğretmenimizin.
"Başarılarınızı sırtınıza yük değil, ayaklarınıza basamak yapın."
İçimden kendime söz verdim. İleride başarılı bir yere gelecektim.
Sınıftan çıktıktan sonra arkadaşlarımla beraber alt kata indik fotoğraf çekimi için. Boy sırasına göre dizildikten sonra karnelerimizi kaldırıp yüzümüze kocaman bir gülümseme kondurduk.
"Peyniiiiiir..."
Fotoğraf çekindikten sonra en yakın arkadaşım olan Cansu ile beraber okuldan ağır adımlarla çıktım. Biraz hüzünlenmiş olsam da ağlamamak için kendime söz vermiştim.
"Biz bu yaz maalesef annemle beraber Ümraniye'ye taşınacağız."
Cansu'nun dediği şey beni hayal dünyamdan yine alıkoydu. Biraz şaşırdım ve biraz da üzüldüm. Çünkü ilkokula başladığımdan beri hayatımda tanıdığım en tatlı insandı. Aynı zaman da en yakın arkadaşımdı...
"Haydi Cansucuğum, artık gitmemiz lazım." dedi annesi.
Annesi der demez hemen sarıldı bana. Sözümü tutmamış ağlıyordum. İkimizin de gözyaşları birbirimizin saçını ıslatıyordu.
Annem bizim ağlamamızı görünce hemen söze atıldı.
"Biraz bize gidelim. Hem biz çay içeriz, çocuklar da biraz oynar öyle vedalaşırlar."
Birbirimizden ayrıldık ve göz göze geldik. İkimizde birbirimize gülüyorduk. Anneme içimden telepati yoluyla bir teşekkür ettikten sonra evin yolunu tuttuk.
Evin kilidini açtıktan sonra misafirlerimizin montlarını alıp içeriye geçtik. Annelerimiz çay içerken biz de Cansu ile oyuncaklarıma gömüldük. Biraz evcili oynadık ve sıkılınca içeri geçtik. Halime Abla bizim fotoğraflarımızı çekti. İçlerinden en güzelini ayırıp onu kaydettik. Annemin telefonuna da aktardıktan sonra artık Cansu'ların kalkma vakti gelmişti.
Ağlamamak için kendimizi zor tuttuk ve birbirimize söz verdik.
"Ne kadar uzakta olsak da hep mesajlaşacağız. Söz mü ?" dedim.
"Arkadaşlık sözü." dedi ve içimi mutluluk kapladı. Onları uğurladıktan sonra içeriye gidip oyuncaklarımı topladım.
Akşam yemeğine kadar zamanım sadece karne okumak, madalyayı incelemek ve düşünmek ile geçti. İlerideki hayatımı, arkadaşlarımı ve öğretmenlerimi düşünüyordum. İçimden kötü düşünceler geçerken yemeğe oturdum.
Klişe bir karne muhabbeti geçti ailede. Mükemmel muhabbetimiz (!) bittikten sonra odama geçtim.
Şimdi seni yazıyorum defterim. Seni yazmayı bitirdikten sonra hayal dünyama tekrar ışınlanacağım.
Şimdi bir karar verdim. Seni yaz tatili boyunca sadece mükemmel anılarla dolduracağım. Sonra zaten ortaokul.
Başlasın yenilikler...
Yeni arkadaşlar...
Yeni öğretmenler...
Yeni okul...
Yeni dersler...
Yeni bir hayat...
2. BÖLÜM YAKINDA...
10 YAŞINDAKİ ELİF HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELER ?
SİZ MEZUN OLURKEN NE HİSSETMİŞTİNİZ ?
SEVGİLERLE...
YOU ARE READING
Ortaokul: 5'den 7'ye
Chick-LitBu benim hikayem... Arkadaşlığı öğrendiğim, hayatı anlamaya başladığım ve hayaller kurmayı hedef aldığım zamanın hikayesi. Elif, ortaokula başladıından bu yana bütün hatıralarını kaydetmek, bütün güzel anılarını okuduğunda tekrar yaşamak için bir de...