*******
Rahatsız bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. Uyanmak şu anda bana en acılı işkencelerden daha dayanılmaz geliyordu. Hafızamı, en sonki anıyı hatırlaması için zorlamaya başladım. Bu sırada da bulunduğum yeri anlamlandırmaya çalışıyordum. Yaşananlar bir bir hafızama düşünce dehşetle bulunduğum yeri inceledim. Bir arabanın, hafif geri yatırılmış ön koltuğunda oturuyordum. Kafamı şoför koltuğuna doğru çevirince orada kimsenin olmadığını fark ettim. Arabada kimse yoktu. Klima sıcak üfleyerek aracın içini fırına çevirmişti. Sudan çıkmış balık gibi birkaç saniye daha etrafıma bakındıktan sonra elimle, yüzümü başörtümü yokladım. Dudağımın kenarındaki ince kabuk bağlayan yara düşmemin etkisiyle soyulmuş açık bir şekilde sızlıyordu. Kolumun tersini yaraya bastırıp arabadan inmek için aracın koluna uzanmıştım ki aracın ön camından arabaya doğru yürüyen adamı gördüm. Elindeki sigarayı son kez dudaklarına götürüp izmaritini baş ve orta parmağının arasına alıp kenara fırlattı. Zaman kaybetmeden kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Ayaklarımı esnetmeden, açılan kapı sesine bakışlarını çeviren adama yöneldim. Dün akşam bana muhtar olup olmadığımı soran adamdı bu. Şimdi cevap versem olur muydu? Hayır muhtar değildim."Siz kimsiniz ?" Sesim yüksek çıkıyordu çünkü korkuyordum. Gecenin bir saatinde kimin nesi olduğunu bilmediğim bir adamın arabasında gözlerimi açıyordum, dua etsin onu öldürmeye çalışmıyordum. "Ne işim var benim burada?"
"Bağırma." Dişlerinin arasına sıkıştırdığı tek kelimelik cümlesini karanlığa yuvarladı ve akabinde sinirle kaşlarını çattı.
"Neresi burası?" Sesimin tonlamasını ayarlama ihtiyacı duymadan çemkirdiğimde karşımdaki adamın surat ifadesine bakmak yerine etrafıma bakarak lokasyonu çözümlemeye çalıştım. Ve yineliyorum, it gibi korkuyordum. Yok canım o kadar da ileri gidemezler demiştim ama gayet de gitmişlerdi. Polise daha en başında gitmemek benim aptallığımdı! "Ne istiyorsunuz benden?"
"Sesini kıs!" Sabırsız ses tonu benimkinin aksine alçak çıkıyordu ama öyle bir nokta vardı ki aştığım an avaz avaz bağırmaktan geri durmayacakmış gibi hissediyordum.
"Ne istiyorsunuz benden? Neresi burası?"
Aşırı bir hareket yapmamak için kendini sıktığını fark ettiğim an bana zarar vermeyecek olabileceğini düşünerek kendimi koruma içgüdümün kalkanlarını bir tık indirip sesimi kıstım. Ama sadece bir tık.
Gergince burun kemerini sıkıp göğsüne doldurduğu nefesi gürültülü bir şekilde geri bırakıp sorumu yanıtladı.
"Uzakta değilsin, iki sokak ötesi evin." Söylediğiyle kısa bir an etrafıma bakındım. Doğru söylüyordu, burası bizim mahalleydi. Tekrar adama çevirdim yönümü. Evet peşimdeki adamdan kaçarken düşüp bayılmış olabilirdim ama beni komşularıma falan teslim etmek yerine arabasına atıp buraya getirmesine anlam veremedim. Geldiğimiz yer hastane bile değildi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELFİDA
Ficción General"Erkekler ağlar mı Egemen ?" "Ağlar." diye yanıtladı beni hiç düşünmeden. "Ne zaman ?" Merak ediyordum. Kadınlara inat erkekler ağlamaz tabusunun ne zaman yıkıldığını merak ediyordum. "Kaybettiklerinde." "Peki sen hiç ağladın mı ?" "Ağladım." dedi...