1.Bölüm

15.2K 1.2K 122
                                    

1997

Sarhoşluğun verdiği baş dönmesiyle çıkmak istediği yokuşu yarım saatin sonunda çıkabilmişti. Yorulmuş olacakki şurda biraz oturayım diyerek yokuşun başındaki evin köşesinde oturdu.

Gecenin bir vakti olmasından ötürü dört bir yanda sessizlik hakimdi. Ne yazıkki bu sessizliğin sonu pek iyi olmayacaktı.

Oturduğu yerde tam sızmak üzereyken, kapının açılmasıyla korkuyla sıçradı. Kapıyı açanın kim olduğunu görmek için bakışlarını kapıya çevirdi.

"Hah, köyün delisiymiş. Bu saatte dışarı çıkarak tam da delilik görevini yerine getiriyorsun." dedi gülerek.

Doğuştan zihinsel engelli olan Asiye, abisi, yengesi ve küçük yeğeniyle birlikte henüz çıkmış olduğu iki odalı bu evde yaşıyordu. Zihninde engeli olmasına rağmen bu engel güzelliğine gölge düşürememişti. Uzun kahverengi saçları,masmavi gözleri vardı. Kadınların kendi aralarında konuştuğu gibi; eğer aklından zoru olmasaydı çok canlar yakardı. Kendi canına dokunmasalardı keşke, can yakmak istemezdi.

Onun deyimiyle köyün delisi, biz ona ismiyle hitap edelim Asiye, oturan kişiye doğru yaklaştı. Gecenin bu vaktinde kendisinin dışarda olması normalmiş gibi, oturmakta olan kişinin neden burda olduğunu merak etti. Ileri geri sallanarak sordu.

" Neden geldin? Çikolata mı getirdin?"

Çünkü ona göre yanına gelen herkes kendisine çikolata vermek zorundaydı. Öyle zannetmişti. Ne büyük yanılgı. Yaşayacaklarını önceden sezebilseydi çikolata kelimesini tekrar kullanır mıydı? Ya bir daha evden dışarıya çıkar mıydı? Asla!

Sarhoşluğun etkisiyle ne sorulduğunu tam idrak edemese de konuştuğu kişinin kendisi olduğunu anlamıştı. Çikolata mı demişti O?

Döndü ve bayık gözleriyle deliyi baştan aşağıya süzdü.

" Çikolata mı istiyorsun sen? " dedi hiç iyi olmayan bakış ve gülüşle. Çikolata kelimesini duyan Asiye heyecanla ona doğru yaklaştı.

"Evet,Evet çikolata istiyorum, hani nerde?"

"Şiişş. Sessiz ol, ses çıkartırsan çikolatanı gelip alırlar. Gel, ben sana ahırların orda vereyim." dedi ve onu karanlığın hakim olduğu gecede bir başka karanlığa doğru götürdü.

Birkaç dakika sonra başına geleceklerden habersiz, çikolata yiyecek olmanın mutluluğuyla söylenen yere gitti. Açılan ahır kapısından içeri girdi ve üzerlerine kapanan kapıya gülerek baktı. Gülerek kapanan kapı, açıldığında gülmek denilen şey bir daha yüzünde oluşabilecek miydi?

Küçük bir kız çocuğu da olsan, genç bir kız da ve yahut akıl mefhumu olmayan bir deli, kadın olduğun için sana zarar verebiliyorlar. Seni sadece bir obje olarak düşünüp, kullanabiliyorlar. Ne acınası. Bir takım adam olarak geçinen pislikler.

Ne olduğunu, çikolata vereceğini vaad eden adamın ne yapmaya çalıştığını anlayamadı. Üstündeki elbisenin neden yırtılıp çıkarılmaya çalıştığını da anlayamadı. Ya çikolatası nerdeydi? Neden ağzını kapatıyordu bu adam? Ses çıkartırsa çikolatasını başkası mı alırdı? Peki bu kasıklarında hissettiği keskin acı da neydi? Üzerindeki ağırlık neydi? Oyun mu oynuyordu adam onunla? Oyun bitince çikolatasını alacak mıydı?

Acısı arttıkça bu yaşanılanın oyun olmadığını anlayabilmişti. Çünkü hiçbir oyun bu kadar can yakmazdı, zorla oynanmazdı. Acının şiddetinden kurtulmaya çalışırken eliyle bir şeyler aradı. Televizyonda gördüğü filmde kadın adamın kafasına taşla vurmuştu. Aynısını yapabileceğini düşündü. Ve aradığını buldu. Hayvanların sütünü sağmak için kullandıkları demir tencere de işini görürdü. Tencereyi alıp adamın kafasına geçirdi. Adam yediği darbeden sonra Asiye' nin üstünden çekilmişti. Ağzını kapatan el de çekilince avazı çıktığı kadar bağırdı. Panik yapan adam üstünü başını düzeltmeye çalışırken, bir yandan başından akan kanı durdurmaya çalışıyordu.
Hemen kaçmalıyım burdan diye düşündü adam. Kapıyı açıp dışarı çıktı. Koşar adım merdivenleri çıkarken Asiye' nin abisi Mehmet ile karşılaştı. Panikle Mehmet'i itip koşarak oradan kaçtı.

VERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin