1. Bölüm

522 65 40
                                    

Temsili Deniz 👆

Lütfen satır arası yorumlarınızı esirgemeyin.
Yazım yanlışları var ise şimdiden özür dilerim. İyi okumalar.

Yaşamak neydi ? Nefes almak mı ? Yaşamak nefes almaktan ibaretse Deniz de yaşıyordu. Herkes gibi nefes alıyor monoton hayatına sırf verdiği söz için devam ediyordu. Peki bu 7 harfli kelimeye farklı anlamlar yüklersek. Mesela yaşamak aşktır desek haksızlık etmiş olur muyuz diğer duygulara, bu yüzden yaşamak renklere bulanmaktır. Biraz siyah, biraz beyaz, biraz mor, biraz kırmızı,biraz acı, biraz mutluluk, biraz sevgi ,biraz cesaret. Deniz bu renklerden, başka bir tabirle duygulardan hangilerine sahipti. Sadece siyah mı? mutlu günleri yok muydu? sahi belkide gelecekteki mutlu günlerinin kefareti ödemişti acılarıyla.

Yatağından ayırdı, yorganın ısısına kapılmış bedenini.
Her lise öğrencisi gibi nakil aldırdığı yeni okulunun kıyafetini geçirdi üstüne. Neyse ki kıyafet konusunda baskıcı olmayan okulu, siyah pantolon ve üstüne abartmamak şartıyla herhangi bir şey giyebilmesine izin veriyordu. Montunu alıp çıktı Havalar bir öyle bir böyle olduğundan soğuyabilirdi.

Okula neredeyse varmıştı ama ne yüzünü yıkamış, ne saçları için bir çaba sarf etmiş, ne de kahvaltı yapmıştı. Aslında bakarsanız bütün bunları yapmak aklına dahi gelmemişti. Okul kapısından içeri girdi öyle abartılacak bir okul değildi. Temiz ve düzenli olduğu belli oluyordu. Telefonunu çıkarıp gelen mesajdan sınıfına baktı. Her koridor başında yer alan, sınıfların kolay bulunması için asılı olan kağıtları takip ederek en üst kata çıktı. Sonun da bulmuştu. İkinci dönem olduğundan birbirine sarılan kızlar hariç herhangi bir sorun yoktu. Hiç anlamamıştı sadece 15 gün görmedi diye birbirine yapışan kızları.

Cam kenarı arka sıralardan birine yerleşmişti ki camdan gördüğü görüntü düşünmeden ayağa kalkmasına neden oldu. " Allah belanızı versin" kendi kendine fisıldayarak camdan gördüğü kıvırcık saçlı kızı götürdükleri yere doğru koşmaya başladı. Sınıflardan birine uğrayıp kapı girişinde bulunan süpürgeyi kaptı. Fırça kısmını sopasından ayırıp, sopayı alarak yoluna devam etti. Arka sokağa çekiştirdikleri kızı gördüğünde içten bir rahatlama gelmişti.

- Kızı bırakmanızı öneriyorum

Bir an sesinin titreyeceğini sansa da gayet güçlü çıkmıştı. Boynunu sağa ve sola doğru yatırarak esnetti. Gevşek topuzudan çıkan bir kaç saç telini kullağının arkasına sıkıştırdı. Kehribar gözlerini dikti yamuk sırıtışıyla burnu havada olan çocuğa.

- Bırakmazsak ne olur anlatsana

Sarhoş oldukları belli olan, tahminen kendisiyle yaşıt çocuklara bir göz attı. 4 kişiydiler sayı üstünlüğü onlarda olsa da Deniz kendinden emindi. Belki dokunamazdı ama bir şekilde kendini ve endişeli bakışlarıyla masum duran kızı savunabilirdi. En azından denerdi.

- Güzelce uyarıyorum. Kızın kolunu bırak!

Derin bir nefes alıp, içinden yapabileceğini tekrar ettikten sonra belini dikleştirdi. Meydan okuyan bakışlarıyla karşısındaki erkeği eziyordu.

- Gelip bıraktırmak ister misin?

Elindeki sopayı havalı bir şekilde döndürdü. Onları kendisine yaklaştırmadan halledebileceğine güveniyordu

- Zevkle

Kıvırcık saçlı, korktuğu belli olan kızı tutan eline tüm gücüyle sopayla vurdu. Tahminen çatlak, garanti olaraksa ezilmişti.

Hiç zaman kaybetmeden koluna vurduğu çocuğun diyaframina vurarak kısa sureli nefesini kesmişti.

- Arkama geç

Yasak Gülüşler (DEVAM EDECEK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin