Büyük salonda çeşitli kahvaltılıkların bulunduğu masada yemek yediğimiz sırada herkes hala Şamarcı Söğütü konuşuyordu. Her kafadan bir ses çıktığı için söylenenlerin ne kadar doğru olduğu tartışılır. Yemekten sonra Profesör Sprout'un ders çizelgesini beklemeye başladık. Salonun yüksekte açık olan pencerelerden baykuşlar akın ettiğinde posta bekleyenler haricinde kimse buna dikkat etmedi. Bana sorarsan hala izlenmeye değer bir manzaraydı.
Nev'in tam kucağına bir kutu bıraktıktan sonra arkasına bile bakmadan geri uçan baykuşlar olduğu gibi omuzlara, kafalara konup ödül bekleyen baykuşlarda vardı. Hatta arkamdan gelen seslerden anladığıma göre birkaçı direk kahvaltı masasına düşmüştü. Nev kutusunu açarken John kutuya merakla bakmaya başladı.
"Sence büyükannen yine hatırlatıcı mı gönderdi?"
"Keşke öyle olsa. Benimkini nereye koyduğumu unuttum çünkü. Ah iksir dersi için aldığım el terazisini unutmuşum."
Kutuyu yanına koyup arkamdaki bir noktaya gözlerini sabitledi. "Anlaşılan Weasley'nin bir çığırtkanı olmuş."
John ve bende arkamıza dönüp Gryffindor masasını izlemeye başladık. Son derece utanç verici bir durum olduğunu kabul etmek zorundayım. Avazı çıktığı kadar bağıran bir mektup sürekli olarak Ron'u azarlayıp duruyordu. Sonunda kendini bin parçaya bölüp yok olduğunda Ron'un suratı kıpkırmızıydı ve yanında oturan Harry de pek iyi görünmüyordu. Profesör Sprout yanımıza geldiğinde önümüze döndük. İlk dersimizin Gryffindor ile ortak Bitkibilim olduğunu fark ettiğimizde Ortak salona dönüp eldiven ve diğer ders gereçlerini yanımıza alıp seralara yöneldik. Seralarda bekleyen kalabalıkla birlikte beklemeye başladığımızda uzaktan Şamarcı Söğütü gözlemlemeye başladım.
Profesör Sprout Şamarcı Söğütün dallarını askıya alıyordu. Yanında da yeni Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü Gilderoy Lockhart vardı. Bitkibilim dersi için bekleyen kalabalığa yaklaştıklarında Profesör Sprout'un son derece bezgin ve sinirli olduğunu görebiliyorduk. Böylesine hoşgörülü olan bir profesörü kızdırmayı başardığı için övünürcesine duran Lockhart biz üçüncü seraya girerken Harry'den arkada kalmasını istedi.
Üçüncü sera daha önce girmediğimiz bir yerdi. Bunun nedeni ise içinde zehirli ve tehlikeli olan bitkilerin yetiştirilmesiydi. İçerisi yeni harmanlanmış toprak ve gübre kokusuyla doluydu. Seranın ortasında bulunan morumsu yeşil püskülleri olan yüz kadar bitki vardı ve onun yanında yirmiye yakın rengarenk pofuduk kulaklıklar vardı. Adamotlarını gördüğümde doğal olarak taşlaşmış insanların iksirlerini yapmak için gerekli olan bileşen olduğunu hatırladım. Doğal olarak yine sırlar odası aklıma geldi. Bu sene bu olayla ilgili her şeyin beni gereceği belli oldu. Harry içeri girdiğinde ders başladı.
"Önünüzde bulunan fideler adamotu olarak bilinir. Bugün onları yeni saksılarına beraber dikeceğiz. İçinizden kim bana adamotlarının ne olduklarını söyleye bilir?"
Artık kimsenin şaşırmadığı bir kişi elini herkesten önce kaldırdı. "Adamotu, ya da adamkökü, şifalı bir bitkidir. Biçim değiştirilmiş ya da lanete uğramış kişileri eski hallerine dönüştürmek için kullanılır."
"Mükemmel Gryffindor'a on puan. Adamotu bir çok panzehir için kullanılırlar ama son derece tehlikeli ve zararlıdır. Neden olduğunu kim söyleyecek?"
Hermione'nin tekrar el kaldırmasına alışmış olsamda yanımda Nev'inde elini kaldırdığını görünce biraz şaşırdım. Profesör Sprout'ta şaşırmış olacak bir an durdu sonra Nev'e söz verdi.
"Çığlığını duyan kişi için ölümcüldür."
"Çok doğru Bay Longbottom Hufflepuff'a on puan." Nev puan aldığını duyunca pancar gibi kızardı. John'un yanımdan "Aferin Nev." Dediğini duydum ve bende Nev'e bir başparmağı kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğduktan Sonra Sakin Bir Hayat İstiyorum
FantasyÖldüm ve tekrar doğdum. Zaman olarak geçmiş dünyamdan geride olduğu için devrim niteliğinde buluşlar yapan bir mühendis olmalı mıyım? Mühendisliğe gerek yok mu? Ben bir cadı mıyım? Üstüne üstelik Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okuluna davet mi edildi...