Ellerim terlemişti. Adrenalin damarlarımda dolaşıyor, kendimi bilinmeyen bir boşluğa sürüklememi sağlıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum, daha doğrusu ne seçeceğimi bilmiyordum. Kafamda binlerce senaryo dönüyor, birisini seçersem diğerine neler olacağını kafamda sorguluyordum. Seçmek istemiyordum, elimde olsaydı kaçardım bile.
"Bu seçimi hemen yapamayacağının farkındayız, fakat en sonunda yapacağını her birimiz biliyoruz. Ama senin yararına olacak bir şey planladık," birbirleriyle bakıştılar ve gözleriyle anlaştılar. Ancak ben buna dikkat edemeyecek kadar düşünce doluydum. Düşüncelerimde boğulacak olmak, daha dibe batmamı sağlıyordu. Luke ve Calum arasında seçim yapacak olmak atomu parçalamak kadar zordu. Benim her bir hücrem ikisini de eşit bir şekilde severken, ağır basacak olanı seçmek zordu.
"Luke ve Calum ile ayrı ayrı görüşeceksin, istersen bizimle de konuşabilirsin," Michael, kendisi ve yanımda oturan Ashton'u gösterdi. Derin bir nefes aldım, kendi kararlarımı kendim elbette alabilirdim. Ama saçma kararlar almak istemiyordum. Kendimi kontrol ederek -ve tabii hormonlarıma sahip çıkarak- doğru kararlar vermek istiyordum. Birisini seçtiğimde de ne olacağını bilmiyordum, arkadaş mı kalacaktık, ya da herhangi bir şey?
Bu seçim onların kavga etmesini sağlayacaktı. Ben ne söylersem söyleyeyim, sinirlenip sinirini çıkarmak isteyen bir taraf kavga çıkaracaktı. Belki de onlardan kaçmaya çalışıp teyzeme gelmesem, onun yerine evde kalsam, onlardan daha güzel uzaklaşırdım. Uzaklaşmayı istemesem bile, onların yakınında kalmam herkese zarar veriyordu. İlk ayağı kalkanın Luke olduğunu göz ucuyla görmüştüm ve ardından bileğimde güçlü bir el hissettim. Daha ne olduğunu anlamadan bileğimdeki elin sahibi Luke, beni bir odaya soktu. Oda küçüktü ve raflar vardı. Buranın teyzemin mutfak malzemelerini koyduğu yer olduğunu tek bakışta anlamam yeterli olmuştu. Bileğimdeki eli soğuktu, dün geceki gibi sıcacık değildi, içimi ısıtmıyordu.
Oda gerçekten çok küçüktü, adım atmak istediğinizde sadece 1 adım atabilirdiniz. Hatta adım atmanızı yerde duran alışveriş torbaları önlerdi. Luke olabildiğince benden uzak durdu, benden tiksindiğine kalıbımı basardım. Benden tiksiniyordu, onu orada o mutfakta bıraktığımda benden tiksinmeye başlamıştı, sadece bunu anlamak için ya salak olmanız gerekirdi, ya da benim gibi bir hayran. Luke, mavi gözlerini bana dikti. Evime geldiği günün aksine gözleri soğuktu. Sanki kalbinin önüne buzdan bir duvar örmüştü ve neler hissettiğini anlamamı engelliyordu.
"Şıklar arasına ben katılmamalıydım," diye mırıldandı benim duyabileceğim bir seste. Gözleri sadece gözlerime odaklıydı, dudakları tek bir çizgi halindeydi. Yüzünde tek bir kas bile oynamıyordu, bu ifadesi beni korkutuyordu. Sanki fırtınadan önceki sessizlik, patlamasına son saniyeler kalmış bir bomba gibiydi.
"Neden?" diye sordum kısık bir sesle. Sırtımı soğuk duvara daha çok dayadım ve duvarla birleşmeyi diledim. O bana böylesine ifadesizce bakarken duvarın içine geçmek bile daha iyi bir fikir gibi gözüküyordu. Dudakları alaycı bir ifadeyle kıvrıldı, gerçek bir gülümseme olmasını dilerdim.
"Ben olmasam da olurdu, Calum'u seçeceğin gayet açık bence," kendimi sinirlenirken buldum, bunu düşünmesi gerçekten saçmaydı. Yani, Calum'a farklı bir duygumun olmadığını düşünüyordum. Belki de onu seçecektim, bunu bilemezdi.
"Gayet açık falan değil."
"O zaman, bende beni seçmen için küçük bir konuşma yapmalıyım," dedi ve bir adım atarak dibime girdi. Uzun boyu sayesinde, yüzüne bakmak için kafamı kaldırmam gerekiyordu ve bu kısalığıma ettiğim lanetlerden bir tanesiydi. Çok kısa sayılmazdım, ama onun yanındayken yerin dibine girsem de farketmezdi. Elleri tekrar belimi buldu, bu beklemediğim bir hareket olduğundan irkildim. Bana doğru eğildi ve bir anda durdu. Öpmesini ya da ona benzer bir şeyi bekliyordum ama o sadece yüzüme doğru eğilmişti. Gözlerine daha dikkatli baktığımda, buzdan duvarlarının erimeye başladığını farkettim. Gözlerindeki ifade, yorgun ve halsizdi. Her şeyden bıkmış, kendine yağmurda sığınacak bir yer arayan yavru kedi gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clouds △ 5 Seconds Of Summer △ Completed
Hayran Kurgu"giderken arkasında bıraktığı sadece bir avuç toz bulutuydu."