Beklettiğim için çok özür dileyerek başlıyorum öncelikle. Ama bu hafta ders çalışmam gerekiyordu, bugün akşam üstü eklemiş olmayı planlamıştım en geç ama dizinin final dedikoduları da çıkınca moral bozukluğundan bitiremedim bölümü. Nedenini bilemediğim bir şekilde zorlandım bölümü yazarken, kafamın karışık olduğu bir haftaydı o yüzden sanırım. Pek içime sinmedi bu yüzden, kötüyse özür dilerim çok. Bir dahaki bölümü daha iyi tutmaya çalışacağım.
Yorumlarınızı bekliyorum merakla. Bir de biri söyledi o yüzden soruyorum, Şebnem'in ya da Selim'in ağzından yazmamı isteyen başkaları da var mı yoksa üçüncü ağız iyi mi böyle? Buna da cevaplarınızı beklemekteyim. İyi okumalar :)
--
Selim bir cevap almayı beklerken Şebnem'in sessizliğiyle ister istemez kaşlarını çattı. Özür diler dilemez eskiye dönmelerini, Şebnem'in boynuna atlamasını beklemiyordu ama cevap vermemesi de beklediği bir şey değildi. "Şebnem?" dedi belli etmemeye çalışsa da kırgın çıkan sesiyle. Yine cevap yoktu. Sinirlenerek bir şeyler söylemek için kendini öne doğru eğdiğinde, Şebnem'in güzel gözlerinin kapalı olduğunu fark etti. Gözlerini devirse de yüzünde istemsiz bir gülümseme oluşmuştu. Uyandırmadan odasına götürmek için yerinden kalkacakken Şebnem'in telefonunun sesi tüm odayı doldurdu.
Şebnem irkilerek gözlerini açtı, Selim'e baktı boş gözlerle. "Uyumuşum ya..." dedi gözlerini ovuştururken, yeterince belli değilmiş gibi.
Selim ona aldırmadan hala çalan telefonu eline aldı, arayan Arda'ydı. Gözlerini Şebnem'e çevirdi, buz gibi bir sesle sordu. "Bu niye arıyor bu saatte?"
Şebnem önce eğilip ekrana baktı, sonra da dalga geçerek gülümsedi. "Oradan bakınca telepati yapabiliyor gibi mi duruyorum?" Selim anlamayan gözlerle bakınca ekledi. "Açmadan bilemem." Telefonu Selim'in elinden almak için hamle yapacakken Selim'in eli Şebnem'in eline uzandı, onu durdururken diğer eliyle Arda'nın aramasını meşgule düşürdü. Kaşlarını kaldırarak sordu Şebnem. "Ne oluyor?"
"Bu saatte aramaması gerektiğini öğrenmeli bence..." dedi Selim rahat bir tavırla.
"Ona ben karar veririm." dedi Şebnem aşağılayıcı bir şekilde gülümseyerek.
Selim derin bir nefes aldı, şuan Şebnem özür dilediğini duymuş olsa hala aynı şekilde didişiyor olurlar mıydı onu merak etmekle meşguldü. Gözlerini Şebnem'inkilere kilitleyip cevap verdi. "Şebnem, Arda'yla görüşerek ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama..." Devam edecekken Şebnem'in sesiyle durdu.
"Her şeyi bilmene gerek yok Selimcim, haddini bil yeter."
Selim etkilenmemiş gibi gülümsemeye çalışırken ayağa kalktı. "Senin uykun gelmişti." dedi soğuk bir sesle. "Ben gideyim, uyu. Sonra görüşürüz."
Şebnem cevap vermedi, ayağa kalkıp Selim'in peşinden ilerledi. Selim kapıyı açıp çıkarken "Görüşürüz..." dedi Şebnem zoraki bir sesle. Sonra da kapıyı kapatıp hızlı adımlarla odasına çıktı. Çok uykusu olmasına rağmen Arda'nın ne diyeceğini merak etmişti, telefonunu eline aldıktan sonra son aramalardan Arda'yı buldu.
"Alo?" dedi Arda telefonu açar açmaz. "Şebnem özür dilerim, uyandırmadım umarım?"
"Uyandırdın Arda." dedi Şebnem ters bir sesle. "Umarım çok geçerli bir sebebin vardır çünkü Şebnem Gürsoy'u uyandırmaktan daha acısız intihar yöntemleri de var."
Arda bir an panik olup ne diyeceğini bilemese de toparladı. "Yani uyuduğunu düşünmemiştim özür dilerim, tekrar görüşmek için aramıştım ben." Sonra sordu. "Sen niye meşgule düşürdün uyandıktan sonra?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Hikaye (ŞebSel)
Fiksi PenggemarYolları tekrar kesişen Şebnem Gürsoy ve Selim İnan'ın hikayesi...