Şeytanımın fincanından bir yudum aldım.
✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟✟
Sonunda bulmuştu, firar edeceği zamanı. Olduğu yerden kalkıp görünmez olan lâkin her bir yanını çevreleyen odanın kapısına doğru ilerledi. İçinden konuşurken sırıtıyordu.
"Zebaniler gerçekten asalak."
Odanın kapısında dikilen zebaniler şu zamana kadar duvarın ses geçirmez olduğunu bilmeden boş boş konuşup durmuşlardı. Ta ki, bugüne kadar. Büyünün nasıl bozulduğu hakkında konuşmuşlardı ve şimdi Diabolos'un gönlü intikâm ateşiyle kavruluyordu. Gözlerinden çıkan alevlere eşlik kırmızı dudaklar... Tanrı, Tanrı'yı andıran bu varlığı gerçekten kendine karşı geldiği için mi hapsetmişti kutudan da küçük odaya? Yoksa çekememiş miydi kendi yarattığı şaheserin ondan daha mükemmel oluşunu?
Diabolos kapıya doğru duyduklarını söyledikten sonra bir süre bekledi ve aklına o kaybolduktan sonra ortalığın karışacağını getirip sırıtmaya devam etti. Görünmez kapı ortadan kalkıp da ateşle yanıp tutuşan fanilerin yakarışlarını duyduğunda sevinçle doldu ciğerleri. Kokusunu içine çektiğinde burayı özlediği belliydi. Adımını dışarı atar atmaz etrafa bakındı. Siyahın ve kırmızının hâkim olduğu bu Dünya fanilere çok kötü gelse bile, Diabolos için mükemmel bir yerdi. Sonuçta o buraya aitti ve burası onun eviydi.
Zebanilerin birkaçı dışında herkes kendi ateşine çekilmişti ve onu gören zebaniler dehşete kapılıp üzerine doğru koşuşturduklarında bir kömür tanesine dönüşüyordu. İçlerindeki kine yenilip, ateşi körükleyecek birkaç kömür tanesi.
Cehennemin sonuna vardığında çıkış kapısında ellerini gezdirip güldü. O değerlilerinden birini çalacaktı şimdi ve bundan asla pişman olmayacaktı. Kendi hırsı adına başka bir yaratığı kirletmekten çekinmezdi Diabolos. Cennetin ışıkları cehennemin karanlığını delip geçmeye çalışırken önce kendini melek kılığına soktu. Melekler de zebanilerden farksız, onlar da aptallardı. Diabolos, bundan yararlanmasını çok iyi biliyordu ve yararlanacaktı da. Böyle bir fırsat eline bir daha hiç geçmeyebilirdi.
Kapının koluna asılıp çektiğinde gözlerini kör edecek kadar parlayan ışıklara ek olarak kulaklarını tırmalayan değişik sesler eklenmişti. Cennete vardığında kimse onun gelişini fark etmemişti. Çünkü herkes başka bir şeyle ilgilenmekle meşgûldü. Gözlerini meleklerde gezdirdiğinde hepsinin tıpatıp aynı yaratıldığını fark etti. Tanrı sanırım Diabolos'tan sonra kendini tanrısallaştıracak bir canlı yaratmamıştı. Biraz daha gözlerini gezdirdiğinde birini fark etti. O farklıydı, farklı bir güzelliği vardı. Kendi hariç ilk kez birine ilâh gözüyle bakmıştı. Onun gözleri kahvenin en güzel tonuydu, diğer meleklerin gözlerine göre. Çünkü o hariç herkesin gözleri renksizdi, beyaz. Yanına bir melek yaklaştığında geri gidip ne yapacağını anlamaya çalıştı bir süre. Melek yüzüne farklı bir ifadeyle bakıyordu.
"Gözlerin tıpkı Uriel'in gözleri gibi güzel!"
Meleğin bu dediğini duymazdan geleceği sırada o renkli gözlü meleğin adını öğrenmişti.
"Uriel..." kendi kendine fısıldadığında melek gözlerini büyütmüştü ve etrafında gereksiz bir mutlulukla dönmüştü.
"Uriel'in çağırmamı ister misin kardeşim?"
Kardeşim dediğinde iğrenircesine bakmak istemişti konuşan meleğe. Ondan bir tane daha yoktu ve olmayacaktı da. Çünkü o, yaratılanların en güzeliydi kendince. Tabii Uriel'e her baktığında kendinde bulduğu mükemmelliği buluyordu. Birkaç saniyenin ardından belirmişti Uriel. Yanındaki melek Uriel'i dürtüp, Diabolos'a bakmasını sağlamıştı. Diabolos hiç beklemeden Uriel'in elini tutup bulutlardan aşağı sürüklemeye başlamıştı. Uriel'in gücü, Diabolos'un gücü yanında epey sönük kalıyordu.
Cennet'in ferahlatıcı rüzgarları Diabolos'a değdikçe büründüğü melek görünümü de kayboluyordu. Dehşete düşen melekler yere kapanıp hiç durmadan babalarına yalvarıyordu. Cennette yaşanan karmaşaya ek, cehennemde de kaos hâkimdi. Uriel'in kanatları acıyordu. Önce secde eden meleklere, sonra da kanatları kopan Uriel'e baktı. Cennetin uyarıcı rüzgarına daha fazla karşı koyamamıştı kanatları. Kanatları koptu kopacak olan Diabolos, sarabildiği kadar sardı Uriel'i. İlk adımını bulutlara atmadan önce son kez iki tarafı da inletecek kadar kahkaha atıp konuştu.
"Görüşürüz sikikler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurts Like Hell℘JiKook
FantasyDokunuşların cennet gibi. Sanki bu eller, bir meleğin elleri. -240720