Bende bir resmin var, yüzüme bakmıyor

468 59 52
                                    

Birkaç saat önce yağmış olan yağmurdan dolayı yerler ıslak, hava soğuk. Etrafta pek kimse yok, bugün pazar. Ben; içimde bastıramadığım heyecan ötürü, uyuduğum uykumdan bile keyif alamayınca sessiz sedasız evden sıvışmayı tercih ettim. Ben keman çalarım. Beceriksizliklerle dolu hayatımda bundan başka becerebildiğim bir şey yoktur. Çok da iyi bir kemancı olmamakla beraber, kendimde çalışmak için istek ve kuvvet bulduğum tek konu kemandır. O yüzden de böylesine dingin bir pazar sabahı, yeni kemanıma bakmak üzere ıssız sokaklarda yürüyorum.

Müzik evine giden yol bozuk, yıpranmış ve eski. Tıpkı Bay Kim gibi. Bay Kim, müzik evinin sahibidir, aynı zamanda kemanımı yapmakta olan kişidir. Bizim buralarda ondan iyi bir keman ustası yoktur, konservatuvarda örnek aldığım bütün üstlerimin kemanları onun ellerinden çıkmadır. Biraz huysuz bir ihtiyardır ancak işini iyi yaptığını kimse inkar edemez. Ben de pazar günü olmasından ötürü beni kovma ihtimaline karşı kendimi hazırlayarak yürüyorum eski yolda. Ne de olsa belli olmaz bizim ihtiyarın sağı solu.

Müzik evine giden yokuşu aylak aylak tırmanıyorum. Yolun ucuna vardığımdaysa küçük müzik evini görebiliyorum, içeriden ışık geliyor. Sabah olmasına rağmen ışık yanıyor diyorum kendime, muhtelemen Bay Kim bir kemanla uğraşıyor; gülümsüyorum, belki de benimkini tamamlıyor. Müzik evi oldukça küçük, içeri eğilmeden giremeyeceğiniz bir dükkan. Ahşap camekanları, ahşap kapısı, ahşap parkeleri ve içinde ahşapların oyuluyor oluşuna varana dek alabildiğine her şey ahşap ya da ahşaptan gelme.  Bay Kim burayı senelerdir değiştirmiyor. Ben kendimi bildim bileli bu dükkan böyle, hatta büyüklerimin demesine göre onlar da kendilerini bildi bileli bu dükkan böyle. Müzik evi bir aile yadigarı, senelerdir ayakta, benden daha yaşlı. Ancak Bay Kim'den sonra onu kim ayakta tutacak bilmiyorum çünkü Bay Kim'in hiç mirasçısı yok. On yedi yaşında bir torunu var fakat çocuğun ne annesini ne de babasını kimse bilmez, Bay Kim de bu konu hakkında asla konuşmaz. Ne eşine dair ne de çocuklarına dair konuşmaz. Sadece işini yapar, günlerini keman oymakla geçirir.

Küçük çana dokunarak kapıyı açıyorum, çandan gelen sesle beraber sırtı bana dönük olan Bay Kim kapıya doğru bakıyor. Bakışları beni bulunca hiçbir tepki vermeden elindeki işine devam ediyor. "Günaydın, Bay Kim," diyorum neşeli bir ses tonuyla.

"Sana da günaydın," diye mırıldanıyor elindeki parçayı inceltmeye devam ederken. Küçük dükkanın sıcaklığıyla ve ahşapların kokusuyla kendimi huzurlu hissediyorum. Bay Kim'in çalıştığı masanın hemen kenarındaki küçük tabureye oturuyorum.

"Nasılsınız?" diye soruyorum ama ihtiyar bugün her zamankinden daha huysuz, bunu kaşlarının çatıklığından anlıyorum. Ağzını bıçak açmıyor. Benim de ondan aşağı kalır yanım yok, sorumu birkaç kez tekrarlıyorum. Nihayetinde dikkatini elindeki işten ayırmadan cevap veriyor. "İyiyim Yusha, sen nasılsın?" diyor, nasıl olduğumu pek merak etmediğini ses tonundan anlıyorum. "Çok teşekkür ederim Bay Kim, harikayım," diyorum gülümseyerek. Birkaç dakika sessizliğin araya girmesine izin veriyorum. Birazdan Bay Kim'den bir şey isteyeceğim için dudaklarımı usulca kemiriyorum. Bay Kim ile kemanın teslimi için pazartesi gününe anlaşmıştık ancak içimde dinmek bilmeyen heyecandan ötürü sürekli diken üstünde hissediyorum. Bay Kim benim ikinci kemanımı yapıyor. İlk kemanım hazırdan alınma bir kemandı, sadece başlangıç seviyesine uygun olan basit ve kaba bir kemandı fakat benim bu dünyadaki tek tutkum olmuştu. Şimdi bir ustanın becerikli ellerinden benim için çıkacak ve belki de benimle senelerce şarkılar söyleyecek bir kemanım olacak. Dudaklarımı dişlerimden kurtararak ellerimi dua edercesine birleştiriyorum havada ve gözlerimi kapatıyorum.

"Bay Kim," diyorum. "lütfen kemanımı görebilir miyim?" Gözlerim kapalı, cevabını bekliyorum ancak tahtanın bıçağa sürtme seslerinden başka bir ses gelmiyor. Pes etmiyorum. "Lütfen, sizden rica ediyorum, o kadar heyecanlıyım ki uyuyamıyorum. Kemanım benim her şeyim. Biliyorsunuz değil mi?" Tek gözümü açıp ona bakıyorum elimden geldiği kadar masum bir tavırla. "Haftaya konserim var ve bu benim ilk solo konserim olacak. Biliyorum, biliyorum siz asla gününden önce kemanı göstermezsiniz ve bu konuda katı olduğunuzu da biliyorum. Ama lütfen mazur görün, bir kerelik bana bu müsamahayı gösterin. Rica ederim. Hatta yalvarırım. Çok uzun zamandır bu dayanılmaz istek içindeyim, bitirmişsinizdir herhalde kemanımı diye düşünerek geldim. Gözüme uyku girmiyor. Lütfen."

bu ev bu nağmeler peşimi bırakmıyor, vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin