"Ay da güneş de hiç olmadıkları kadar uzağımdaydı şimdi...""Siz kimsiniz? Burası neresi? Nasıl geldim buraya?" Aklımda milyon tane soru olmasına rağmen sadece bir kaç tane sormuştum.
Ayağa kalkan çocuk oturduğu yere baktı ve sorduklarımı umursamazcasına geri oturdu. Bir süre karşı duvara boş boş baktıktan sonra kafasını kaldırıp bana baktı. Nihayet! Varlığımın yeni farkındaymış gibi bakıyordu.
"Gel sen de otur." Eliyle işaret ettiği yere doğru yavaşça ilerledim. Fazlasıyla gergindim. Hala neden burada olduğumu anlamış değildim.
Gösterdiği yerde, bağdaş kurarak oturdum. Her ikisinin de karşısında oturuyordum. Bir oğlanın bir kızın yüzüne bakıyordum. Aynı şekilde onlar da bana bakıyordu. Bir ara kızın ilginç yeşil gözlerinde takılı kaldı gözlerim.Koyu kahve, yana ayrılmış saçlarının arasında mükemmel duruyordu.
Keskin bakışları içimin ürpermesine sebep oldu. Fazla dikizlediğimi düşünerek başımı yere eğdim. Kimseden ses çıkmıyordu ve bu çok garipti. Aklımdaki hiçbir soruyu cevaplamıyorlardı. Bir umut cevap vermesi için gözlerimi oğlana çevirdim. Koyu mavi gözleri etrafta bir şey arıyormuş gibi bakıyordu. Saçlarını yana yatırmış olmasına rağmen kabarık duruyordu.
En sonunda ona baktığımı fark edip gözlerini bana çevirdi.
"Kimsiniz?" Sorduğum soruyla birlikte ikisi de birbirlerine baktılar. Oğlan sırtını arkasındaki duvara yaslayıp sol ayağını karnına çekti. Tekrar bana baktı.
"Ben Günal." Bakışlarımı yanında oturan kıza çevirdim.
"Ben Güz." İsimlerinin benzerliğinden dolayı kardeş olabileceklerini düşündüm.
"Neden buradasınız? Ben neden buradayım ve burası neresi?" İkisi de şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"Biz buraya hapsolduk. Ve şimdi sende burada hapissin." Güz'ün sesi bir melodi gibi sakin çıkıyordu söylediklerinin aksine.
"Niye hapis olmuşuz tam olarak buraya?" Verdikleri cevaplar hiçbir şeye yetmiyor, aksine daha da fazla soru oluşturuyordu zihnimde.
"Alisa denen kız bizi buraya hapsetti." Günal'ın bunu duygusuzca söylemiş olması hiç önemli bir şey değilmiş gibi ifade etmesine neden oluyordu.
"Ne? O ne alaka ya?"
"Anlasana kızım, güçlerimizi istiyor!" Güz'ün bana karşı sert tavrı hiç hoşuma gitmemişti.
"Ne gücü?" İkisi de bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
"Senin bir gücün yok mu?" Neyden bahsediyordu bunlar?
"Hangi güç. Ya neyden bahsediyorsunuz siz, anlamıyorum!" Günal Güz'e baktı. Anlamadığım bir şekilde konuşmadan anlaşıyorlardı sanırım. Güz bana bakıp bir süre beni izledi. Ardından Günal'a döndü.
"Hiçbir şeyden haberi yok." Günal Güz'ü başıyla onayladı ve bana döndü.
"Hepimizin bir gücü var. Güz zihin okuyor, ben güneşin enerjini kullanabiliyorum. Alisa görünmez olabiliyor. Bu tür güçler çok nadir kişilerde oluyor. Şu an tüm dünyada 5 kişide var. Bunlardan 3'ü şu an bu odada bulunuyor. Diğer birisi odada bulunanları hapseden kişi ve kalan diğer kişiyi aramakla meşgul. Yeterince açık olmuştur umarım." Hiçbir şey açık değildi. Anlayamıyordum. Ne gücü? Benim gücüm neydi? Ben gücüm olup olmadığını bilmezken Alisa bunu nasıl bilebilirdi? Diğer kişi kimdi? Günal ve Güz ne zamandır buradalar? Kafayı sıyırmış gibi bakıyorlardı etrafalarına. Çekinerek yüzlerine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Parçası
Ficção Adolescentebabasının intikamının sonucunu ağır bir şekilde ödeyen Mehir, işlemediği bir cinayetten hapse atılmış masumiyetinin ortaya çıkacağı günü bekliyordu... Ama sadece beklemek zorundaydı çünkü böyle bir şey olmayacaktı... "Ben, 1 kişinin öldüğü cin...