2 - Kırmızı
Listedeki tüm alışverişi tamamlayıp eve dönerken camdan dışarı bakıyordum. Asa satıcısının dedikleri hala kulaklarımda çınlıyordu. Asamın özel olduğunu söylemişti. Tabii benim de. Bu düşünce aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Niye tüm ailem mavi asa kullanırken ben yeşil asayı seçmiştim? Poşetleri alıp eve girince ablam gelip "Nasıldı?" diye sordu.
"Güzel." dedim sadece. Sesim bile çok uzaktan geliyormuş gibiydi.
İçeri girdiğimizi duyan Barış koşturarak yanımıza geldi."Anne! Anne! Ablamın anlattıkları doğru mu? Gerçi doğru, kendim gördüm ya! Sihir, asalar, sihirli okul! Ben de gitmek için sabırsızlanıyorum!" dedi heyecanla. Annem ona gülümseyip "Biraz sık dişini." dediğinde ben bu heyecandan yararlanıp odama gittim ve kapıyı kapattım. Poşetleri odamın köşesine koyup yatağımın üzerine oturdum ve asamın kutusunu elime aldım. Düz, siyah bir kutuydu. İçini açıp baktığımda asam bana gülümsüyordu. Onu elime alıp perdelere doğrulttum. "Çek-kapa" dediğimde perdeler çekilerek odamı karanlığa gömdü. Gülümsedim hafifçe. Sonunda büyü yapabiliyordum.
Ama niye yeşil? Niye mavi değil? Bu düşünce beni yiyip bitiriyordu. Annemlerle konuşmalıydım, onlar nedenini mutlaka biliyor olmalıydılar. Asamı kutusuna koyup yanıma aldım ve annemlerin yanına, salona gittim.
"Anne, baba." dediğimde televizyondan bana döndüler. "Konuşabilir miyiz?" diye sordum.
Babam televizyonu kapatıp bana döndüğünde karşılarına oturdum. "Asa renkleri ve özleri ailelerin aynı oluyor değil mi?" diye sordum.
"Genelde evet. Bazen doğan çocuklar ebeveynlerinden bir soy üstün olup üst kategoriye geçebiliyorlar. Ablan gibi ama renkler çok nadir değişiyor." dedi babam.
"Ama değişebilir yani?"
"Eh mesela mavi asalı bir aileden geliyorsundur bir alt soy olan beyaz ya da bir üst soy olan kırmızı olabilirsin ama bunlar çok nadirdir, bu zamana kadar parmakla sayılı görülmüştür." dedi annem.
"Peki..." dedim nefes vererek ve asa kutumu açarak. "Benim zümrüt özlü yeşil asaya sahip olmamı nasıl açıklarız?" Asamı elime alıp annemlere gösterdim. İkisi de sükûnet içinde asama ve bana baktılar, sanki bekliyorlardı bunun olmasını.
"Bu özel bir konu ve sanırım artık konuşmamızın vakti geldi." dedi babam. Annemin ona korkuyla baktığını fark etmiştim.
"Mehirciğim, ilk olarak seni çok seviyoruz, hep sevdik. Sen bizim için çok değerlisin." dedi babam. Korkuyla sıkışan kalbimin sesini duyabiliyordum. "Ama asanın renginin yeşil olmasının sebebinin bizim kan bağımızın bulunmuyor olması, bunu bilmen gerek."
"Ne-nasıl?" diye kekelediğimde babam "Sakin ol, sadece sözümüz bitene kadar dinle." dedi.
"İyi de kan bağımız yok derken neyi kast ediyorsunuz?"
"Biz senin annen baban değiliz." dedi babam. Yüzümde oluşan ifade nasıl bir ifadeydi bilmiyorum ama bir anda peşinden "En azından biyolojik olarak." sözünü eklemesi gerektiğini düşünmüştü.
"Ben... Anlamıyorum." Kendimi korkunç hissediyordum. Ailem gerçek ailem değilse... Gerçek aileme ne olmuştu?
"Yeşil asaların ardından kırmızı asalar gelir. İkinci derece soyludurlar ama kırmızılar biraz... Hırslıdır. İkinci olmayı yediremediler. Böylece yeşil asalıları avlamaya başlayıp birinciliğe oturmaya çalıştılar. Önce üçüncü kategoriden başladılar, yani yıldıztaşı özlülerden. Sonra sıra yeşimlere geldi. En sona ise en ürktüklerini bıraktılar: Yani zümrüt özlüleri. Tabii zümrütleri avlamak biraz zor oldu çünkü gerçekten çok güçlülerdi zümrütler ama bir zümrüte beş kişi saldırdığında nasıl dayanabilirdi ki?" dedi babam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...