3 - Yeterlilik
Büyük ve sık adımlarla arkalarında kaldığımız birinci sınıflara ve onlar eşlik edenlere yetiştiğimizde bir kız dönüp bize baktı. Yüzünde ilginç sayılabilecek bir gülümseme ile "Çok cesursun." dedi. Kime hitap ettiğini anlayamayacağım bir şekilde Lara ile tam ortamıza bakıyordu. Lara'yla bakıştık, o da anlayamamıştı ne olduğunu. "Eee, teşekkürler." dedim kendime bile tuhaf gelen bir sesle.
Yüzündeki çarpık, hayal kuruyormuş ifadesine sahip gülümseme daha da büyüdü. "Ben Cemre." dediğinde "Mehir." dedim. Lara bir şey söylememeyi tercih etmişti, sanırım o da benim gibi adının Cemre olduğunu öğrendiğimiz kızın biraz kafadan kontak olduğunu düşünüyordu.
"Seninle asa yeterlilik testinden sonra görüşürüz umarım. Belki aynı odada bile kalabiliriz!" diye heyecanla sesini yükselttiğinde ben onunla pek aynı fikirde değildim, daha çok umarım ikimiz en uzak odalarda kalıyoruzdur diye ümit ediyordum.
"Sessizlik!" diye seslenen gür bir ses duyduktan sonra başımı uzatıp konuşan kişiye baktım. İnce, uzun ve kahverengi saçlarını taramaya tenezzül etmemiş gibi gözüken bir çocuk sıkıntıyla sakallarını kaşıyordu. "Arkadaşlar, Asilsoy'a hepiniz hoş geldiniz!" dediğinde gülümsedim. Ne zaman birisi Asilsoy hakkında bir şey söyleyecek olsa durumun gerçekliğini daha çok idrak ediyor ve elimde olmadan keyifleniyordum. "Çoğunuzun bildiğini düşündüğüm gibi, okulumuz sihre ve sihrin doğru kullanımına büyük önem verir. Her biriniz artık sınıf arkadaşı olacaksınız ve belki de ailenizden çok birbirinizi gördüğünüz için, bir aile olacaksınız. Eh, umarım birbirinize destek çıkar ve güçlerinizi en yararlı şekilde kullanmayı amaç edinirsiniz. Birazdan asa yeterlilik testine gireceksiniz, bu yüzden asalarınızı kutularından çıkarmadan elinizde hazır tutun. Müdür yardımcımız birazdan gelip sizleri odaya götürecek. İyi yıllar dilerim hepinize." dedikten sonra sustu.
"Kırmızı asalıların bu holiganlıklarını gördükten sonra pek birbirimize destek çıkabileceğimizi düşünmüyorum." dedim homurdanarak. Lara "Aynen. Zaten onların da bu dediklerine inanmadıkları yüzlerinden belli oluyordu." dedi az önce konuşan çocuğu süzerek. "Merak ediyorum acaba onun asası ne renk?"
Cevap vermedim. Biraz sonra daha önce evimize gelmiş olan adam göründü. Karşısındaki gruba yumuşak bir gülümseyişle baktıktan sonra "Hoş geldiniz. Sihirli yolculuğunuz umarım dilediğim kadar eğlenceli geçer." dedi. "Şimdi, bir bakalım... Hepinizin asaları kutularıyla birlikte elinizde herhalde." dediğinde asamın hala çantamda olduğunu hatırlayıp aceleye fermuarını açıp asa kutumu çıkardım.
"Tek sıra halinde beni takip edin." dedi müdür yardımcısı ve ilerlemeye başladı. Hızlıca tek sıra olduk. Kalın, beyaz bir kemerin altından geçtikten hemen sonra uzun bir koridora adımımızı attık. Uzun koridorun sonuna geldiğimizde bir kapının üzerindeki altın plakada Yemek ve Kutlama Salonu yazıyordu. Kapı itilip açılınca bizden büyük sınıfların çoktan yuvarlak masalara yerleşmiş, bizim gelmemizi beklediklerini gördüm. Çok acıkmış olmama rağmen masalarda yemek adına bir şey gözükmüyordu, bu da beni biraz üzmüştü açıkçası.
Ablamın bahsettiği herkesin ortasındaki test bu olmalıydı. Ablam. Etrafa bakındım merakla, o da bu masalardan birinde oturup bizi izliyor olmalıydı. Ablamla göz göze geldiğimizde bana cesaret verici bir şekilde gülümsedi, ben de karşılık ona el salladım. Yanındaki arkadaşları da bana sıcak bir gülümseme yolladığında kendimi daha iyi hissediyordum. Midemdeki o gergin his hafiflemişti.
"Adını söylediğim gelsin." dedi hoca eşit kollu terazi gibi bir şeyin arkasında durarak. Sırasıyla isimler söylenmeye başladığında "Batuhan Gözüpek" dediklerinde otobüsten inerken tartıştığım çocuğun merdivenlerden aynı şekilde kasılarak çıkmasını izledim. Asa kutusunu sanki hayatındaki en değerli şeyi emanet ediyormuş gibi uzattıktan sonra hoca kutuyu açtı ve asayı çıkarıp teraziye koydu. Terazinin kolları hızla bir aşağı bir yukarı hareket etmeye başladıktan kısa bir saniye sonra eski eşit haline dönerek durdu. Müdür yardımcısı ilan etti: "Yakut özlü kırmızı asa. Birinci kategori, ikinci derece soylu." dedikten sonra artık adının Batuhan olduğunu bildiğim çocuk boğazını herkesin duyabileceği şekilde temizledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...