7. Bölüm

107 32 10
                                    

Lütfen satır arası yorumlarınızı esirgemeyin.
Yazım yanlışları var ise şimdiden özür dilerim.

Yüzünde silinmeyen gülümsemesiyle kitapçıdan çıkıp yeniden taksiye bindi.

- Beklettim kusura bakmayın

Satın aldığı fosforlu kalemi çıkarıp kitapta beğendiği cümleleri çizerek okumaya başladı. Ne kadar okursa okusun bıkmayacağı bir kitaptı.

- Verdiğiniz adrese geldik

Kitabın arasına kalemi sıkıştırıp, ücreti verip indi. Eve doğru yürürken dahi aklından Emre'nin kitaba vereceği tepkiyi düşünüyordu. Eve girdi. Kitabı elinden masanın üstüne bırakırken notu fark etti.

- Yarın erkenden sende toplanacağız. Muhtemelen aç oluruz. Kahvaltıya bekle bizi

Notu yanda bulunan çekmeceye koydu özenle,sonrada mutfağa gidip sade bir Türk kahvesi yaptı. Fincana kahveyi koyarken köpüklerin haraketlerini gözlemliyordu. Fincanını ve bir tane battaniye alıp kitabıyla beraber odasına çıktı. Camın önünde sıcak kahvesini yudumlarken ezbere bildiği cümlelerin özenle altını çizdi. Kitap akıp giderken gün batıyordu ve o an bir sözü kendisine aitmiş gibi hissetmişti seslice dile getirdiğini bilmeden.

-Bazılarının yüreğe iyi gelen bir yanı vardı, armağan gibiydiler..

Birini çok andırıyordu bu cümle, kendine çok yakın sanki kendisine ait hissetiği birini.

- Her güzel şey bitmek zorunda sanırım

Kitabının kapağını kapatıp eline ufak bir siyah kağıt ve beyaz kalem aldı.   "bazılarının yüreğe iyi gelen bir yanı vardı, armağan gibiydiler..." Yazdı sonra da kendi kendine konuşarak cümlelerini ekledi.

- Hediye gibi olan varlığına en derinden hissettiğim bu cümleyi nakşetmek istedim. Eğer diğer cümlelerinde kalbinde yer bulmasını istersen " küçük prens" kitabı gözlerinle hayat bulsun

Tam notu buruşturacaktı ki kitabın içine iteleyip hemen yatağına girdi. Eğer biraz daha düşünürse kesinlikle ortalıkta not diye bir şey kalmayacaktı. Telefonunu şarja takıp gözlerini yumdu. Uyku yorgun bedenini ele geçirdi.

Güneş doğmadan uyandı. Her ne kadar uykusunu alamasa da tekrar uyuyabilecek gibi değildi. Telefonunu alıp kalktı. Tuvalete girmeden önce telefonundan bir poğaça tarifi açtı. Lavabodan çalan telefonuna bakmak için aceleyle çıktı. Doğrusu bu saatte arayan kim merak etmişti.

- Emre?

Sesinden uyku akıyordu.

- Çevrimiçi olduğunu gördüm. Mesaj attım cevap vermedin bir sorun var mı?

Telefonu hoparlöre alıp whatsappa girdi. Açelya gurup kurmuştu. Onun bildirimi ve Emre'nin mesajları vardı.

- Erken uyandım sen ?

Bir yandan konuşuyor bir yandan da saçları dökülmesin diye çember arıyordu.

- Uyku tutmadı

- Gel istersen. Zaten diğerleri de gekecekmiş

Deniz boş bulunmuştu yoksa eve çok ta tanımadığı birini almazdı.

- Geleyim mi ?

Bu bir naz değil di Deniz'in emin olamadığını fark etmiş ve vazgeçmesi için şans vermişti.

- Gel

Telefonu geleceğini söyleyerek kapattı Emre. Deniz de Emre gelene kadar baktığı tariften poğaça hamurunu yapmaya başladı. Alışık olduğu bir şeydi, eskiden pazar kahvaltılarını özenle kendisi hazırlamayı severdi. Yoğurduğu Hamurun hava almamasını sağlayıp dinlenmeye bırakmıştı ki kapı çaldı. Emre bisikletini bahçe çitine dayamış öylece kapının açılmasını bekliyordu.

Yasak Gülüşler (DEVAM EDECEK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin