_Arman_ a hitaben
Kasabadan epey uzaklaşmıştı. Bu mevsimde, ormanın derinliklerinde avlanmak akıllıca değildi; ama hiç eli boş dönmemişti ve hava soğuk diye vazgeçmeye niyeti yoktu. Kasabanın alay konusun olamazdı. Kötüce Kasabası, onun doğup büyümeye mahkum olduğu yerdi. Mahkumiyet... Evet mahkumdu orda herkes. Karanlık bir kralları yoktu; ama kalpleri kararmıştı kasabaların. Birbirlerini sevmeyen insanlarla çevrili, herkesin mutsuz olduğu bir yerdi orası. Yaşlılar hep eskiyi özlemle anardı ve anlatırlardı bu karanlığın öyküsünü. Kasabalari eskiden aşkın ve sevginin emanetçisi iken sevgi onlardan çalınmıştı. Kasabanın tam ortasında cennetten düşen bir hediye vardı; Eros'un oku. Tüm kasabaya sihir yayardı ve bir sabah uyandıklarında orda yoktu. Kim neden çaldı hic bilemediler. Bulamadılar ve birbirlerini suçladılar; böylece nefret tohumları ekildi toprağa. Kasabalarindaki mahkumiyetin sebebi buydu anlatılana göre. Bir gün Eros'un okunu bulup kasabasını kurtarmak onun gizli hayaliydi.
Rüzgâr ile salınan ağaçlardan bile sessizdi ilerleyişi. Bir ses duydu. Orda bir ağacın dibindeydi avı. Okunu gerdi. Gözlerini kapadı. Bu onun ritüeliydi, neden yaptığını bile bilmezdi. Gözlerini kapar ve avının canını oracıkta alırdı. Ormanın derinliklerinde avlanmak akıl işi değildi; ama kasabasına eli boş dönmek istemiyordu. Kimsenin birbirine merhameti, sevgisi ve saygısı yoktu Kötüce Kasabasında. Kötülük meziyet gibi algılanırdı kasabasında ve aksi dışlanırdı. Bir çıtırtı daha duydu avcı. Bu avının sesiydi. Aslında hiçbir canlıya zarar veremezdi; ama avcılık görevini o üstlenmese başka biri, belki de hayvanlara eziyet etmeyi meziyet sanan biri avlanacaktı. Kasabasına kötülüğün tohumları ekilmeden evvel, kasabanın en yaşlısı Derman Dede'den duyduğu kadarı ile, yıllar önce sevgi dolu ve mutlu bir yerdi kasabası. "Herkes birbirini sever, sayar kadar güzel bir kasabaydı ki sevginin, aşkın simgesi olmuştuk. Eros bize okunu hediye etti. Kasabanın ortasında sevginin simgesi anıtı gibi dururdu; ama onu bizden çaldılar. Kim aldı bulamadık ve herkes birbirini suçladı. İnsanlarin kalbi kararmaya başladı ve kimse birbirini sevmez oldu." diye anlattıkça yaşarırdı gözleri dedenin ve avcının. Avcı ormanın derinliklerinde Eros'un okunu ya da onu çalan kişiyi arardı içten içe kasabasını kurtarmak için.
Bir hışırtı daha duydu ve yayını gerdi. Gözlerini kapadı. Bakamazdı aldığı canlar son soluğunu verirken. Avcı okunu fırlayacakken bir ses duydu. Ses içinden geliyordu; kalbinden... Kalbi hızla atmaya başladı ve telaşlanıp gözlerini açtı.
Yaralı bir ceylan vardı karşısında ve kalbinden gelen ses genç bir kadının ağlama sesiydi.
Avcı ceylanın gözlerine baktığında kalbinde gizli merhamet tohumları yeşermeye başladı. Ceylan ise titriyordu. Avcı fırlattı okunu. Bu kez gözleri kapalı olan ceylandı ve acıyı bekliyordu yaşlı gözlerle. O sırada başına dokundu biri, avcıydı bu. Ceylan gözlerini açtığında avcı oku arkasındaki ağaçtan çıkarıyordu ve ağaçtan çıkan mor ve parlak sıvıyı ceylanın yarasına sürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eros'un Kayıp Oku
RomanceKötüce Kasabası, onun doğup büyümeye mahkum olduğu yerdi. Mahkumiyet... Evet mahkumdu orda herkes. Karanlık bir kralları yoktu; ama kalpleri kararmıştı kasabaların. Birbirlerini sevmeyen insanlarla çevrili, herkesin mutsuz olduğu bir yerdi orası. Ya...